a
Ana Sayfaİkinci Şua96. Hem hiç mümkün müdür ki bir Sâni-i Hakîm-i Müdebbir, en ehemmiyetsiz bir nebatın…

96. Hem hiç mümkün müdür ki bir Sâni-i Hakîm-i Müdebbir, en ehemmiyetsiz bir nebatın…

İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz:

“Hem hiç mümkün müdür ki bir Sâni-i Hakîm-i Müdebbir, en ehemmiyetsiz bir nebatın, en küçük bir ağacın mebdelerini ve müntehalarını, kemal-i intizam içinde, mukadderat-ı hayatiyesini çekirdeğinde ve meyvesinde kalem-i kader ile yazmakla beraber, koca baharı bir tek ağaç gibi mukaddimatını ve neticelerini kemal-i imtiyaz ve intizam ile yazsa ve en ehemmiyetsiz şeylere de lakayt kalmazsa; fakat kâinatın neticesi ve arzın halifesi ve enva-ı mahlukatın nazırı ve zabiti olan insanın çok ehemmiyetli bulunan ef’alini ve harekâtını yazmasın, daire-i kaderine almasın, onlara lakayt kalsın? Hâşâ, insanların mizana girecek olan amelleri adedince hâşâ ve kellâ!”

(Mebde: Başlangıç / Münteha: Son / Mukadderat-ı hayatiye: Bütün canlıların hayatları müddetince geçirdikleri ve geçirecekleri hâl, tavır, hareket, şekil ve amel gibi hususiyetlerin ezelde takdir edilmesi / Mukaddimat: Başlangıçlar / Kemal-i imtiyaz: Bir şeyi mükemmel bir şekilde diğerlerinden ayırma)

Üstad Hazretleri ahiretin varlığına dair bir delil sundu. Metni biraz açalım:

Şu âleme dikkat ile bakıldığında görülüyor ki: Küçük-büyük, kıymetli-kıymetsiz her şeyin amelleri muhafaza edilip hıfzediliyor.

Mesela çiçeklerin bütün programları ve tarihçe-i hayatları küçücük tohumlarında saklanıyor. O tohum âdeta o çiçeğe bir sandıkça oluyor. Bir sonraki baharda o tohum yarılıyor ve o tohumdan çiçeğinin bütün amelleri neşrediliyor.

Bütün ağaçların program ve amelleri ise küçücük çekirdeklerinde muhafaza ediliyor. O küçücük çekirdek, ağacının bütün amelini ve programını saklıyor. Ne zaman toprağa atılsa, ağacının amel defterini neşrediyor.

Bir kısım hayvanatın programı ve tarihçe-i hayatları ise yumurtalarında muhafaza ediliyor. Âdeta o küçücük yumurta o hayvan için bir amel defteri oluyor ve o hayvanın bütün özellikleri o yumurtada saklanıyor.

İnsanların ve bir kısım hayvanatın plan ve programları ise bir damla suda muhafaza ediliyor. Nutfe denilen o suda insanın ve hayvanın bütün planı ve programı saklanıyor; bütün özellikleri bir damla suda kaydediliyor.

Ya insanın DNA’larına ne demeli? Bir tek hücrede bulunan DNA molekülleri, her biri 20.000 sayfayı ihtiva eden 46 ciltlik dev bir ansiklopediye benziyor ve bu kadar bilgiyi ihtiva ediyor. İnsanda ise 60 bin milyar hücre vardır!..

Bir de insanın hafızasına bakın! Nohut kadar bir yerde, insanın başından geçen her şey, bütün tarihçe-i hayatı ve öğrendiği her bilgi saklanıyor ve muhafaza ediliyor.

Şu âlemdeki hafîziyet tecellisini öyle uzun uzadıya anlatmaya herhâlde gerek yoktur. Zira şu âciz insan bile o hafîziyet kanunundan istifade ederek her şeyi kayıt altına almaktadır. Kameralar, bilgisayarlar, ses kayıt cihazları, flash bellekler, hard diskler ve diğer bütün kayıt cihazları âlemdeki bu hafîziyet kanunundan istifade edilerek yapılmış cihazlardır.

Şimdi soruyoruz:

Hiç mümkün müdür ki gökte, yerde, karada ve denizde; yaş-kuru, küçük-büyük, adi-âli her şeyi kemal-i intizam ve mizanla muhafaza eden ve bir türlü muhasebe içinde neticelerini eleyen bir hafîziyet; insan gibi, büyük bir fıtratta yaratılan, yeryüzünün halifeliği gibi bir rütbede bulunan ve emanet-i kübra gibi büyük bir vazifesi olan beşerin amellerini ve fiillerini muhafaza etmesin, muhasebe eleğinden geçirmesin, adalet terazisinde tartmasın, ona layık bir ceza ve mükâfat vermesin?

Hâşâ ve kellâ.

Üstad Hazretleri, insan için “arzın halifesi” tabirini kullandı. Biraz da bu ifade üzerinde duralım:

İnsanın yeryüzünde Allah’ın halifesi olması Kur’an’da şöyle geçmektedir:

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً

“Bir vakit Rabbin meleklere dedi ki: Şüphesiz ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” (Bakara 30)

Başka bir ayette de şöyle geçiyor:

هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلاَئِفَ فِي الْأَرْضِ

“O Allah ki sizi yeryüzünde halifeler yaptı.” (Fatır 39)

Bir kısım âlime göre, insanın halife olması, insanlar arasında Allah adına hükmetmesi sebebiyledir.

İbni Mesud’un görüşüne göre, Hazreti Âdem ve insan yeryüzüne hükmettiği için Allah’ın halifesi olmuştur. Şu ayet-i kerime bu manayı kuvvetlendirmektedir:

يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُم بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ

“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O hâlde insanlar arasında adaletle hükmet” (Sâd 26)

İmam Gazzâlî Hazretleri, insanın Allah tarafından üflenen bir ruh taşıması ve Allah’ın Hazreti Âdem’i kendi suretinde yaratması hasebiyle Allah ile insan arasında manevi mahiyette özel bir münasebetin bulunduğunu söyler ve insanın Allah’ın halifesi olmasını bu münasebete bağlar. Yine İmam Gazzâlî, Allah’ın Hazreti Âdem’e isimlerini öğretmiş olması sebebiyle, Hazreti Âdem’in Allah’ın halifesi olmaya hak kazandığını belirtir.                

Metinde geçen diğer ifadelerin manası açık olduğundan onların izahına girişmiyoruz.

Üstad Hazretleri iman hakikatleri üzerine yaptığı tahlili şu neticeye bağlıyor:

Elhasıl: Kâinat bütün hakaikiyle bağırarak diyor:

اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَ رُسُلِهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَبِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَ شَرِّهِ مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَ عَلٰى اٰلِهِ وَ صَحْبِهِ وَ اِخْوَانِهِ وَ سَلَّمَ اٰمِينَ

“Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah Teâlâ’dan geldiğine ve ölümden sonra dirilişin hak olduğuna iman ettim. Şehadet ederim ki Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın resulüdür. Allah ona, âline, ashabına ve ihvanına salât ve selam etsin. Âmin.”

Âmennâ ve saddeknâ…

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin