a
Ana Sayfaİkinci Şua94. Eğer haşrin gelmesini, gelecek baharın gelmesi gibi kat’î bir surette anlamak istersen…

94. Eğer haşrin gelmesini, gelecek baharın gelmesi gibi kat’î bir surette anlamak istersen…

İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz:

“Eğer haşrin gelmesini, gelecek baharın gelmesi gibi kat’î bir surette anlamak istersen haşre dair Onuncu Söz ile Yirmi Dokuzuncu Söz’e dikkat ile bak, gör. Eğer baharın gelmesi gibi inanmaz isen, gel parmağını gözüme sok.

Amma bir dördüncü mesele olan mevt-i dünya ve kıyamet kopması ise, bir anda bir seyyare veya bir kuyruklu yıldızın emr-i Rabbanî ile küremize, misafirhanemize çarpması bu hanemizi harap edebilir. On senede yapılan bir saray, bir dakikada harap olması gibi…

Bu haşrin dört meselesinin icmali şimdilik yeter. Yine sadedimize dönüyoruz.

Hem hiç mümkün müdür ki kâinatın bütün hakiki ve âlî hakikatlerinin beliğ tercümanı ve Hâlık-ı kâinat’ın bütün kemalâtının mu’ciz lisanı ve bütün maksatlarının harika mecmuası olan Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan o Hâlık’ın kelamı olmasın? Hâşâ, âyâtının esrarı adedince hâşâ!”

(Mu’ciz: Âciz bırakan / Esrar: Sırlar)

Üstad Hazretleri, Kur’an’ı üç sıfatla vasfetti:

1. Kâinatın bütün hakiki ve âlî hakikatlerinin beliğ tercümanı olması.

2. Hâlık-ı kâinat’ın bütün kemalâtının mu’ciz lisanı olması.

3. Bütün maksatlarının harika mecmuası olması.

Bu üç madde üzerinde kısaca duralım:

Kâinatın bütün hakiki ve âlî hakikatlerinin beliğ tercümanı olması: Kâinatta hikmet, adalet, inayet, rahmet, cemal, kerem, haşmet, dualara icabet gibi hakiki ve âlî hakikatler vardır. Kur’an bu hakikatleri tercüme ve beyan etmiştir. Bundan da şu netice hasıl olur:

Kâinat kitabı kiminse Kur’an onun kelamıdır. Çünkü her iki kitap da aynı hakikatlerden bahsetmekte ve aynı dersi vermektedir.

Hâlık-ı kâinat’ın bütün kemalâtının mu’ciz lisanı olması: Kur’an, esmâ-i İlahiyenin bir kitabıdır. Kim Allah’ı isim ve sıfatlarıyla tanımak ve kemalâtını öğrenmek isterse Kur’an’a müracaat etmelidir.

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın kemalâtını bildiren isimler isim veya isim tamlaması şeklinde geçmektedir. İsim olarak geçenler şunlardır: (Aşağıdaki esmâ-i İlahiyeyi zikir manası ve edasıyla okumak ve okurken mana üzerinden kemalât-ı İlahiyeyi tefekkür etmek güzel bir ibadet olacaktır.)

el-A’lâ, el-A’lem, el-Alî, el-Âlim, el-Alîm, el-Âhir, el-Ekrab, el-Azîm, el-Azîz, el-Bârî, el-Basîr, el-Bâtın, el-Berr, el-Câil, el-Cebbâr, el-Ebkâ, el-Ehad, el-Ekrem, el-Evvel, el-Fâil, el-Fettâh, el-Gaffâr, el-Gafûr, el-Ganî, el-Habîr, el-Hâdi’, el-Hâdî, el-Hafî, el-Hâfiz, el-Hafîz, el-Hakîm, el-Hâkim, el-Hakem, el-Hakk, el-Halîm, el-Hallâk, el-Hasîb, el-Hâsib, el-Hayr, el-İlâh, el-Kadîr, el-Kâdir, el-Kâfî, el-Kahhâr, el-Kâhir, el-Kâim, el-Karîb, el-Kâşif, el-Kâtib, el-Kavî, el-Kayyûm, el-Kebîr, el-Kerîm, el-Kuddûs, el-Latîf, el-Mâhid, el-Mâlik, el-Mecîd, el-Melîk, el-Metîn, el-Mevlâ, el-Muazzib, el-Muiz, el-Muhric, el-Muhît, el-Mukît, el-Muktedir, el-Musavvir, el-Mûsi’, el-Mübîn, el-Mübrim, el-Mübtelî, el-Mücîb, el-Müheymin, el-Mühlik, el-Mü’min, el-Müneccî, el-Münezzil, el-Münîr, el-Münşî, el-Müntekim, el-Münzil, el-Münzir, el-Mürsil, el-Müsteân, el-Müstemi’, el-Müteâl, el-Mütekebbir, el-Müteveffî, en-Nâsır, en-Nesîr, er-Râfi’, er-Rahîm, er-Rahmân, er-Rakîb, er-Raûf, er-Rezzâk, es-Sâdık, es-Samed, es-Selâm, es-Semi’, eş-Şâhid, eş-Şâkir, eş-Şefi’, eş-Şehîd, eş-Şekûr, eş-Şey, et-Tevvâb, el-Vâhid, el-Vâlî, el-Vâris, el-Vâsi’, el-Vedûd, el-Vehhâb, el-Vekîl, el-Velî, ez-Zâhir, ez-Zâri’.

İsim tamlaması olarak geçen isimler de şunlardır:

Adüvvün li’l-kâfirîn: Kâfirlerin düşmanı

Âhizün bi nâsiyetih: Suçluları cezalandıran

Ahkemü’l-hâkimîn: Hüküm verenlerin en hâkimi

Ahsenü’l-hâlıkîn: Yaratanların en güzeli

Âlimü’l-gayb: Gaybı bilen

Allâmü’l-guyûb: Görünmeyenleri çok iyi bilen

Bâligu emrih: Emri hedefine ulaşan, kararını infaz eden

Bedîu’s-semâvâti ve’l-ard: Gökleri ve yeri örneği olmadan yaratan

Berîü’n mine’l-müşrikîn: Müşriklerden beri ve uzak olan

Câmiu’n-nâs: İnsanları bir araya toplayan

Ehlü’l-mağfira: Mağfiret edici, affedici

Ehlü’t-takvâ: Azabından korkup sakınılmaya layık olan

Erhamü’r-râhımîn: Merhamet edenlerin en merhametlisi

Esdeku hadisen: En doğru sözlü

Esdeku kîlen: En doğru sözlü

Esrau mekren: Hile ve tuzak kuranları en süratli bir şekilde cezalandıran

Esrau’l-hâsibîn: Hesap soranların en süratlisi

Eşeddü be’sen: Çok şiddetli cezalandıran

Eşeddü kuvveten: Çok kuvvetli, çok güçlü

Eşeddü tenkîlen: Çok şiddetli cezalandıran

Fa’âlü’n-limâ yürîd: Dilediğini yapan

Fâliku’l-habbi ve’n-nevâ: Çekirdek ve taneleri çatlatan, yarıp açan

Fâliku’l-ısbâh: Karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran

Fâtıru’s-semâvâti ve’l-ard: Yeri ve gökleri yaratan

Gâlib’ün alâ emrih: Emrinde ve hükmünde galip olan

Gâfirü’z-zenb: Günahları bağışlayan

Hâlıku külli şey: Her şeyin yaratıcısı

Hayru’l-fâsılîn: Hükmedenlerin, haklı ile haksızı ayırt edenlerin en hayırlısı

Hayru’l-fâtihîn: Hükmedenlerin, hayır kapılarını açanların en hayırlısı

Hayru’l-gâfirîn: Bağışlayanların en hayırlısı

Hayru’l-hâkimîn: Hükmedenlerin en hayırlısı

Hayru’l-mâkirîn: Hile ile kötülük yapanları bilemeyecekleri ve anlayamayacakları cihetlerden cezalandıran

Hayru’l-münzilîn: Nimet verenlerin ve ikram edenlerin en hayırlısı

Hayru’l-vârisîn: Varislerin en hayırlısı

Hayru’n-nâsırîn: Yardım edenlerin en hayırlısı

Hayru’r-râhımîn: Merhamet edenlerin en hayırlısı

Hayru’r-râzıkîn: Rızık verenlerin en hayırlısı

Hayru’n hâfizan: Koruyup gözetenlerin en hayırlısı

İlâhü’n-nâs: İnsanların ilahı

Kâbilü’t-tevb: Tövbeleri kabul eden

Kâşifü’l-azâb: Azabı kaldıran

Mâlikü yevmi’d-dîn: Hesap gününün maliki

Mâlikü’l-mülk: Bütün mülkün sahibi

Meliki’n-nâs: İnsanların meliki

Mûhinü keydi’l-kâfirîn: Kâfirlerin tuzağını zayıflatan, boşa çıkaran

Muhîtu’n bi’l-kâfirîn: Kâfirleri kuşatan

Muhyi’l-mevtâ: Ölüleri dirilten

Muhzi’l-kâfirîn: Kâfirleri rezil eden

Mütimmü nûrih: Nurunu ve dinini tamamlayan

Nûru’s-semâvâti ve’l-ard: Gökleri ve yeri aydınlatan

Rabbü külli şey: Her şeyin rabbi

Rabbü’l-âlemîn: Âlemlerin rabbi

Rabbü’l-ard: Yeryüzünün rabbi

Rabbü’l-arş: Arş’ın rabbi

Rabbü’l-felak: Sabahın rabbi

Rabbü’l-ızzet: Kudret ve şeref sahibi

Rabbü’n-nâs: İnsanların rabbi

Rabbü’s-semâvât: Göklerin rabbi

Rabbü’ş-şi’râ: Şi’ra yıldızının rabbi

Refîu’d-derecât: Manevi dereceleri ve gökleri tabaka tabaka yükselten

Semîu’d-duâ: Tövbeleri ve duaları duyan ve kabul eden

Serîu’l-hısâb: Hesabı çok süratli olan

Şedîdü’l-azâb: Azabı çok şiddetli olan

Şedîdü’l-ıkâb: Çok hızlı cezalandıran

Şedîdü’l-mihâl: Cezası, azabı ve kuvveti çok şiddetli olan

Vâsiu’l-mağfira: Bağışlaması bol olan

Zü’l-fadli’l-azîm: Çok ikram sahibi

Zi’t-tavl: Lütuf, bağış ve ikram sahibi

Zü’l-ikrâm: İkram sahibi

Zû fadlin ale’l-âlemîn: Âlemlere nimet veren

Zû fadlin ale’n-nâs: İnsanlara ikram eden

Zû-intikam: İntikam sahibi

Zü’l-ıkâb: Günahkârları ve zalimleri cezalandıran

Zü’l-arş: Arş’ın sahibi

Zü’l-celâli ve’l-ikrâm: Celal ve ikram sahibi

Zü’l-kuvvet: Güç ve kuvvet sahibi

Zü’l-mağfira: Af ve bağış sahibi

Zü’l-meâric: Bütün derecelerin sahibi

Zü’r-rahmet: Merhamet sahibi

Herhâlde esmâ-i İlahiyeyi okurken hiç bitmeyeceğini zannettiniz. İşte bununla anlayın ki Kur’an-ı Hakîm esmâ-i İlahiyeyi böyle acip bir şekilde keşfetmiş; bununla da Hâlık-ı kâinat’ın bütün kemalâtına mu’ciz bir lisan olmuştur.

Bundan da şu hakikate bir pencere açılır: Kâinatı kim yaratmışsa Kur’an onun kelamıdır. Çünkü bir beşerin kendi fikriyle Hâlık-ı kâinat’ın kemalâtına böyle keşfetmesi ve haber vermesi mümkün değildir!..

Bütün maksatlarının harika mecmuası olması: Allahu Teâlâ’nın şu kâinatı yaratmasında pek çok maksatlar vardır. Bunlara makasıd-ı Rabbaniye denir. Mesela kendisini zîşuura tanıtmak istemesi, sevdirmek istemesi, kendi cemal ve kemaline karşı methüsena ettirmek istemesi ve zîşuurun minnettarlığını celbetmek istemesi bu makasıd-ı Rabbaniyedendir. Kur’an bu maksatların tamamını kendinde cemetmiş; ins ve cinne ders vermiştir.

Bundan da şu hakikate bir pencere açılır: Kâinatı kim yaratmış ve mezkûr maksatları kim irade etmişse Kur’an onun kelamıdır. Çünkü Kur’an, bu maksatlara harika bir mecmua olmuş ve hilkat-i kâinatın muamma ve tılsımını keşfetmiş.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin