13. Evet bir meyve, bir çiçek, bir ışık gibi küçücük bir ihsan; bir nimet, bir rızık…
İkinci Şua mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Evet, bir meyve, bir çiçek, bir ışık gibi küçücük bir ihsan; bir nimet, bir rızık; bir küçük ayine iken… (2. Şua)
Her şey Cenab-ı Hakk’ın cemaline ve kemaline bir aynadır; ancak cüssesi kadar…
– Bir meyve aynadır; onda cemal-i İlahî tezahür eder.
– Bir çiçek aynadır; onda kemal-i Rabbanî gözükür.
– Bir ışık aynadır; onda Allah’ın “Münevvir” ismi tecelli eder.
– Küçücük bir nimet, bir lokma, bir rızık aynadır; onda Allah’ın ihsanı gözükür.
Bunların her biri aynadır; ama küçük bir ayna…
— Küçük bir ayna Allah’ın nihayetsiz cemalini ve kemalini nasıl göstersin?
— O cemale hakkıyla nasıl ayna olsun?
— O kemale hakikatiyle nasıl mazhar olsun?
Elbette cüssesi buna yetmez. Bir damla, güneşi ne kadar gösterebilirse; bir meyve, bir çiçek, bir nimet de Şems-i Ezelî olan Allahu Teâlâ’nın cemal ve kemalini o kadar gösterebilir. Bir okyanus bir bardağa ne kadar sığabilirse, Allah’ın nihayetsiz cemali ve kemali de bir eşyaya o kadar sığabilir.
— Peki, bu durumda ne yapacağız?
— O nihayetsiz cemali ve hadsiz kemali, kemal-i şaşaa ile görmek için nasıl bir yol takip edeceğiz?
Üstadımız bu yolu şöyle tarif ediyor:
Tevhidin sırrıyla birden bütün emsaline omuz omuza verip ittisal ettiğinden, o nevi büyük ayineye dönüp o neve mahsus cilvelenen bir çeşit cemal-i İlahîyi gösterir. (2. Şua)
Yapacağımız şey şuymuş: Eşyaya tevhid gözüyle bakmak… Bu gözle baktığımızda eşya birbirine omuz verecek; birbirine benzeyen hadiseler tek bir hadise gibi tevhid aynasında aksedecek; emsali faaliyetler ittisal edecek…
Bununla da o cüz’î fiil, o küçük nimet, o basit tasarruf birden büyük bir aynaya dönecek. Ve o aynada o neve mahsus bir cemal-i İlahî ve bir kemal-i Rabbanî gözükecek.
Mesela bir kuşa hayat verilmesini düşünelim… Bu cüz’î fiilde Allah’ın ihya sıfatı gözükmekte ve Muhyi ismi tecelli etmektedir. Kuş, kendisine verilen hayatla Allah’ın cemaline ve kemaline bir aynadır. Ancak küçük bir ayna…
Şimdi bu aynayı büyütelim… Büyütmek için bu cüz’î hadiseye -yani hayat verme fiiline- tevhid aynasını tutacağız ve vahdet gözüyle bakacağız. Tevhid aynasını tutmak ve vahdet gözüyle bakmak demek, emsali fiilleri yan yana getirip hepsini Allah’ın kudretine teslim etmek demektir.
– Şimdi hayalen, kendisine hayat verilen bütün kuşları yan yana getirin. Hepsi birbirine dayansın, omuz omuza versin…
– Sonra kendisine hayat verilen balıkları, kedileri, atları, koyunları, keçileri bu daireye dâhil edin…
– Sonra diğer hayvanatı bu daireye sokun…
– Sonra nebatatı dâhil edin…
Yani kendisine hayat verilen her mahluk tevhid aynasında gözüksün, temessül etsin ve “Ben buradayım.” desin…
Bu durumda, tek bir kuş, kendisine verilen hayat ile Allah’ın cemal ve kemaline bir damla kadar ayna iken, bütün hayvanat ve nebatatın yan yana gelmesiyle bir deniz teşekkül eder.
— Güneşin damladaki tecellisiyle denizdeki tecellisi bir midir?
Hayır, değildir. Evet, ikisi de güneştendir, ancak damla derya gibi o haşmeti gösteremez; o tecelliye ayna olamaz.
Aynen bunun gibi, bir kuşun hayatı da Allah’tandır ve o kuş, hayatı ile Allah’ın cemal ve kemaline aynadır. Ancak Allah’ın cemal ve kemalinin damla hükmündeki kuştaki tecellisi ile deniz hükmündeki bütün hayvanat ve nebatattaki tecellisi bir değildir. Nebatat ve hayvanat denizi, cemal-i İlahî ve kemal-i Rabbanîyi daha şaşaalı bir surette gösterir.
Kardeşlerim, bizler okuma değil, mütalaa yapıyoruz. Bazen bu derste olduğu gibi, bir cümle için bir sayfa kadar konuşuruz. Bu, mütalaanın usulündendir. Hem mesele hızlı ilerlemek değil; hazmede hazmede, tefekkür ede ede, amele döke döke ilerlemektir. Hakikati kalbe, akla, ruha ve letaife işletmektir.
Önce bu dersi iyice hazmedelim, farklı örneklerle tefekkür edelim; sonra da bir sonraki derse geçelim.
Bu dersimizde şu kısmı mütalaa ettik:
Evet bir meyve, bir çiçek, bir ışık gibi küçücük bir ihsan; bir nimet, bir rızık; bir küçük ayine iken, tevhidin sırrıyla birden bütün emsaline omuz omuza verip ittisal ettiğinden, o nevi büyük ayineye dönüp o neve mahsus cilvelenen bir çeşit cemal-i İlahîyi gösterir. (2. Şua)
Yazar: Sinan Yılmaz