a
Ana Sayfaİkinci Şua92. Haşirde, ruhların cesetlere gelmesi var. Hem cesetlerin ihyası var. Hem cesetlerin inşası var…

92. Haşirde, ruhların cesetlere gelmesi var. Hem cesetlerin ihyası var. Hem cesetlerin inşası var…

İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz:

UZUNCA BİR HAŞİYE

“Haşir münasebetiyle bir sual: Kur’an’da mükerreren  اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً  hem  وَمَا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ  fermanları gösteriyor ki haşr-i a’zam bir anda, zamansız vücuda geliyor. Dar akıl ise bu hadsiz derece harika ve emsalsiz olan meseleyi iz’an ile kabul etmesine medar olacak meşhud bir misal ister.”

(Mükerreren: Tekrar edilerek / Haşr-i a’zam: En büyük haşir / İz’an: Boyun eğme, teslim olma / Medar: Sebep / Meşhud: Gözle görülen)

اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً “O ancak tek bir sayhadır.” (Yasin 53)

وَمَا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ “Bizim emrimiz -göz açıp yumma gibi- ancak bir keredir.” (Kamer 50) Yani bir anda vücut bulur.

Cevap gayet açık olduğundan şerhine girişmeyeceğiz. Teenni ve tefekkürle okuyalım.

“Elcevab: Haşirde, ruhların cesetlere gelmesi var. Hem cesetlerin ihyası var. Hem cesetlerin inşası var. Üç meseledir.

Birinci Mesele: Ruhların cesetlerine gelmesine misal ise, gayet muntazam bir ordunun efradı istirahat için her tarafa dağılmış iken yüksek sedalı bir boru sesiyle toplanmalarıdır… Evet, İsrafil’in borusu olan sûru, ordunun borazanından geri olmadığı gibi… ebedler tarafında ve zerreler âleminde iken ezel canibinden gelen  اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ  hitabını işiten ve  قَالُوا بَلٰى  ile cevap veren ervahlar, elbette ordunun neferatından binler derece daha musahhar ve muntazam ve mutidirler… Hem değil yalnız ruhlar, belki bütün zerreler dahi bir ordu-yu Sübhanî ve emirber neferleri olduğunu gayet kat’î burhanlar ile Otuzuncu Söz ispat etmiş.

اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ : Ben sizin rabbiniz değil miyim? / قَالُوا بَلٰى : “Evet” dediler. / Neferat: Neferler / Muti: İtaatkâr / Emirber: Emir eri)

İkinci Mesele: Cesetlerin ihyası misali ise, çok büyük bir şehirde, şenlik bir gecede, bir tek merkezden, yüz bin elektrik lambaları, âdeta zamansız, bir anda canlanmaları ve ışıklanmaları gibi… bütün küre-i arz yüzünde dahi bir tek merkezden yüz milyon lambalara nur vermek mümkündür… Madem Cenab-ı Hakk’ın elektrik gibi bir mahluku ve bir misafirhanesinde bir hizmetkârı ve bir mumdarı, Hâlıkından aldığı terbiye ve intizam dersiyle bu keyfiyete mazhar oluyor… Elbette elektrik gibi, binler nurani hizmetkârlarının temsil ettikleri, hikmet-i İlahiyenin muntazam kanunları dairesinde, haşr-i a’zam tarfetü’l-aynda vücuda gelebilir.

(Tarfetü’l-ayn: Göz açıp kapayıncaya kadar geçen kısa an)

Üçüncü Mesele: Ecsadın def’aten inşasının misali ise, bahar mevsiminde birkaç gün zarfında, nev-i beşerin umumundan bin derece ziyade olan umum ağaçların bütün yapraklarıyla beraber evvelki baharın aynı gibi birden mükemmel bir surette inşaları… ve yine umum ağaçların umum çiçekleri ve meyveleri ve yaprakları, geçmiş baharın mahsulatı gibi, berk gibi bir süratle icadları… hem o baharın mebdeleri olan hadsiz tohumcukların, çekirdeklerin, köklerin, birden beraber intibahları ve inkişafları ve ihyaları… hem kemiklerden ibaret olarak ayakta duran emvat gibi bütün ağaçların cenazeleri bir emir ile def’aten “ba’sü ba’de’l-mevt” sırrına mazhariyetleri ve neşirleri… hem küçücük hayvan taifelerinin hadsiz efradlarının gayet derecede sanatlı bir surette ihyaları… hem bilhassa sinekler kabilelerinin haşirleri… ve bilhassa daima yüzünü, gözünü, kanadını temizlemekle bize abdesti ve nezafeti ihtar eden ve yüzümüzü okşayan, gözümüz önündeki kabilenin bir senede neşrolan efradı, benî-Âdem’in Âdem zamanından beri gelen umum efradından fazla olduğu halde, her baharda sair kabileler ile beraber birkaç gün zarfında inşaları ve ihyaları, haşirleri… elbette kıyamette ecsad-ı insaniyenin inşasına bir misal değil, belki binler misaldirler.

(Ecsad: Cesetler / Def’aten: Birden / Berk: Şimşek / Mebde: Başlangıç / İntibah: Uyanma / Emvat: Ölüler / Ba’sü ba’de’l-mevt: Ölümden sonra dirilme / Nezafet: Temizlik / Ecsad-ı insaniye: İnsanî cesetler)

Cümlelerin manası açık olduğundan izahına gerek duymadık. Ancak metin üzerinde çok tefekkür etmeliyiz. Bu bölüm müthiş bir ahirete iman dersi. Üzerinde bir gün tefekkür etsek yine de azdır. Bence bir günümüzü sadece bu metnin tefekkürüyle geçirelim.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin