a
Ana Sayfaİkinci Şua6. Evet, hadsiz cemal ve kemalât-ı İlahiye ve nihayetsiz mehasin ve hüsn-ü Rabbanî …

6. Evet, hadsiz cemal ve kemalât-ı İlahiye ve nihayetsiz mehasin ve hüsn-ü Rabbanî …

İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz:

Evet, hadsiz cemal ve kemalât-ı İlahiye ve nihayetsiz mehasin ve hüsn-ü Rabbanî ve hesapsız ihsanat ve beha-i Rahmanî ve gayetsiz kemal-i cemal-i Samedanî… (2. Şua)

Üstadımız yedi madde saydı. İlk önce bu maddelerin manasını açalım:

“Hadsiz cemal” ile Allah’ın zatî güzelliği kastedilmiş. Bizler bu güzelliğin mahiyetini hakkıyla anlamaktan âciziz. Bu güzelliği şöyle düşünelim: Dünyanın bin sene mes’ûdâne hayatı, cennetin bir saatlik lezzetine mukabil gelemiyor. Cennetin de bin senelik mes’ûdâne hayatı, Allah’ı bir saat görmenin lezzetine mukabil gelemiyor. Yani Allah’ı bir saat görmekle hasıl olan lezzet, cennette bin sene yaşamakla hasıl olan lezzetten daha yüksek oluyor. Artık varın, Allah’ın güzelliğini siz düşünün!

“Kemalât- İlahiye” ile Allah’ın isim ve sıfatlarının kusursuzluğu ve nihayetsizliği kastedilmiş. Cenab-ı Hak bütün kemal sıfatlarla muttasıftır ve bu sıfatların zıtları ona ârız olamaz. Mesela Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır; zıddı olan cehalet ona ârız olamaz. Kudreti sonsuzdur; zıddı olan âcizlik ona ilişemez. İradesi mutlaktır; bir başkası müdahale edemez. Bunlar gibi, bütün isim ve sıfatları nihayetsiz kemaldedir; naks ve kusur ona ârız olamaz.

“Nihayetsiz mehasin” ile şu göz önündeki güzellikler kastedilmiş. Âleme ibret nazarıyla baksak görürüz ki: Zerreden şemse kadar bütün eşyaya, kendine mahsus bir suret verilmiş, renkli bir boyayla boyanmış, kıymetli ziynetlerle süslendirilmiş, hikmetli aza ve cihazlarla teçhiz edilmiş. Çiçekten balığa, kuştan ağaca, böcekten meyveye kadar, her bir eşya bu güzellikten nasibini almış; âdeta bir sanat eseri olmuş.

“Hüsn-ü Rabbanî” ile ef’al-i Rabbanîyenin güzelliği kastedilmiş. Ef’al-i Rabbanîye deyince, Allah’ın mahlukatı yaratması, beslemesi, ona suret vermesi, vazifesini öğretmesi, hâlden hâle şekilden şekle sokması, onu evirmesi, çevirmesi ve onda tasarrufta bulunmasıdır. Bütün bu fiillerdeki güzellikler “hüsn-ü Rabbanî” ifadesiyle beyan edilmiş.

“Hesapsız ihsanat” ile Allah’ın mahlukata yaptığı ihsan ve iyilikler kastedilmiş. Her bir varlığın yoktan yaratılması, aza ve duygularla teçhiz edilmesi, rızkının vakt-i münasipte ona yetiştirilmesi gibi hususlar, bu ihsanatın numuneleredir. Kur’an bu ihsanatın genişliğini şu ayetiyle beyan ediyor:

وَإِن تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا

Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. (Nahl 18)

“Beha-i Rahmanî” ifadesiyle, Rahman olan Allah’ın şirin ve latif işleri kastedilmiş. İsm-i Rahman’ın bütün tecellileri beha-i Rahmanîdir. Zehirli bir böceğin bal yapmasından tutun ipek böceğinin ipeği dokumasına, ağaçların meyve vermesinden tutun toprağın kazan olup kaynamasına ve içinde her türlü nebatın pişmesine kadar, Rahman isminin bütün tecellileri bir beha-i Rahmanîdir.

“Gayetsiz kemal-i cemal-i Samedanî” ifadesiyle de şu kastedilmiş: Samed, Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmayıp her şeyin O’na muhtaç olmasıdır. Cemal-i Samedanî, Allah’ın samedaniyetinin -yani hiçbir şeye muhtaç olmayıp, her şeyin O’na muhtaç olmasının- güzelliğidir. Kemal-i cemal-i Samedanî ise samedaniyetin bu güzelliğinin kemal mertebede olmasıdır. Gayetsiz kemal-i cemal-i Samedanî ise samedaniyetin güzelliğindeki bu kemalin nihayetsiz olmasıdır. Evet, Allah’ın hem zatı güzeldir, hem isim ve sıfatları güzeldir, hem de samedaniyeti güzeldir. Ve bütün bunlar nihayetsiz kemaldedir.

Tabii biz bu kavramları tam anlayamıyor ve ihata edemiyoruz. Çünkü Allah’ın cemali ve kemali hakkında konuşuyoruz. Bunlar bizim iman ettiğimiz ancak hakikatini bilmediğimiz şeyler. Bizler Allah’ın cemalini bilmiyoruz ki bu cemalin kemalini bilelim ve bunun nihayetsizliğini idrak edelim. Yine biz Allah’ın samedaniyetini hakkıyla anlayamıyoruz ki bu samedaniyetin cemalini ve bu cemalin kemalini ve bu kemalin nihayetsizliğini anlayabilelim. Ancak anlayamasak da iman ve tasdik ediyoruz.

Üstadımız yedi madde saydı: Hadsiz cemal ve kemalât-ı İlahiye ve nihayetsiz mehasin ve hüsn-ü Rabbanî ve hesapsız ihsanat ve beha-i Rahmanî ve gayetsiz kemal-i cemal-i Samedanî

Şimdi, Üstadımız diyor ki:

Ancak vahdet âyinesinde ve vahdet vasıtasıyla şecere-i hilkatin nihayatındaki cüz’iyatın simalarında temerküz eden cilve-i esmada görünür. (2. Şua)

Kâinata bir ağaç nazarıyla baksak; bir kelebek, bir balık, bir çiçek ve bunlar gibi her bir fert, bu ağacın nihayatındaki -yani dallarındaki- bir cüz olur. Saydığımız yedi madde, vahdet aynasında ve vahdet vasıtasıyla, bu cüz’iyatta tecelli eden İlahî isimlerin cilvesinde görünür.

Biraz daha açalım: Mesela bir kelebeği ele alalım. Kelebek, şu kâinat ağacının en müntehasında bulunan bir cüzdür. O kelebek tek başına çok mana ifade etmez ve biraz evvel saydığımız yedi maddeyi tam göstermez. Ancak bu kelebeğe vahdet aynasını tuttuğumuzda, kelebekte tecelli eden esma-i İlahî birden bir vüsat kazanır ve yeryüzü kadar büyür. Bu büyümesi ve genişlemesi sayesinden de saydığımız yedi madde ortaya çıkar.

Bu meselenin örneklerini sonraki derste işleyeceğiz. Önce bu dersi iyice hazmedelim ve daha sonra sonraki derse geçelim:

Bu derste şu bölümün mütalaasını yaptık:

Evet, hadsiz cemal ve kemalât-ı İlahiye ve nihayetsiz mehasin ve hüsn-ü Rabbanî ve hesapsız ihsanat ve beha-i Rahmanî ve gayetsiz kemal-i cemal-i Samedanî ancak vahdet âyinesinde ve vahdet vasıtasıyla şecere-i hilkatin nihayatındaki cüz’iyatın simalarında temerküz eden cilve-i esmada görünür. (2. Şua)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin