32. Ve masnuatın kıymetleri bilinir
İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz:
“Ve masnuatın kıymetleri bilinir.”
Daha önce “Sırr-ı vahdetle kâinatın kemâlâtı tahakkuk eder.” cümlesini mütalaa etmiştik. “Masnuatın kıymetleri bilinir.” cümlesi sanki bu cümlenin devamı gibi. Şöyle ki:
Sırr-ı vahdetle kâinatın kemâlâtı tahakkuk ettiğinde, netice olarak masnuatın kıymetleri de bilinecektir. Çünkü bir şeyin kıymetini bilmek, onun kemâlâtını görmek ve kabul etmekle mümkündür. Sırr-ı vahdetle kâinatın kemâlâtı görülüp kabul edildiğinde, aynı sırla masnuatın kıymetleri bilinecek ve tasdik edilecektir.
“Sırr-ı vahdetle kâinatın kemâlâtı tahakkuk eder.” cümlesini mütalaa ederken sinek, ağaç ve bal arısı örneğini vermiştik. Bu makamda onlara çiçeği ilave edelim:
Bir vakit kızımı -daha o çocukken- parka götürmüştüm. Orada bir çiçek görüp koparmaya çalıştı. Hemen elini tutup ona şöyle dedim:
— Kızım, bu koparmaya çalıştığın şey nedir biliyor musun?
Bana: “Çiçek baba.” dedi.
Ben de ona şöyle dedim:
— Sadece çiçek değil yavrum. O bir mektup, bir kaside ve bir ayna… O mektupta bizi yaratan Allahu Teâlâ’nın ekser isimleri yazılmış. O aynada Rabbimizin isimleri tecelli etmiş. Sen bu çiçeği koparırsan bir mektubu yırtmış ve bir aynayı kırmış olursun… Hem biz şu an onun sesini işitemesek de bu çiçek Allah’ı tesbih ediyor ve O’nu zikrediyor. Sen onu koparırsan onun tesbihine ve zikrine son vermiş olursun. Biliyorum, bu anlattıklarımın hepsini anlayamıyorsun. İnşallah büyüyünce anlar; sen de çiçeğe bu gözle bakarsın…
Elhamdülillah, Rabbimize hadsiz hamdüsena olsun ki -bu kadar kabiliyetsizliğimize rağmen- Risale-i Nurlardan istifadeyi bizlere nasip etmiş. Risaleleri okumasaydık o çiçeğin kıymetini nasıl bilir ve ona bu gözle nasıl bakardık?..
Üstadımızın dediği gibi: Masnuatın kıymetleri ancak sırr-ı vahdet ile bilinir.
Yazar: Sinan Yılmaz