33. Ve bu âlemdeki makasıd-ı İlahiye vücud bulur
İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz:
“Ve bu âlemdeki makasıd-ı İlahiye vücud bulur.”
Üstad Hazretleri âlemdeki makasıd-ı İlahiyeyi şöyle beyan ediyor:
“Mevcudatın icadındaki en mühim makasıd-ı Rabbâniye, kendini zişuurlara tanıttırmak ve sevdirmek ve medhüsenasını ettirmek ve minnettarlıklarını kendine celbetmektir.” (İkinci Şua)
Burada dört maksat zikredildi. Daha başka maksatlar da var. Biz bu dördüyle iktifa edelim. Meseleyi biraz açacak olursak, âlemdeki makasıd-ı İlahiye şunlardır:
1. Allahu Teâlâ’nın kendisini zişuura tanıtmak istemesi. Peygamberlerin gönderilmesi ve kitapların indirilmesi bu maksadın husulü içindir.
2. Kendini sevdirmek istemesi. Zihayata hadsiz in’am edilmesi bu maksadın husulü içindir.
3. Kendi cemal ve kemaline karşı medhüsena ettirmek istemesi. Eşyanın nakış nakış dokunması ve her birinin antika bir sanat eseri olarak yaratılması bu maksadın husulü içindir.
4. Zişuurun minnettarlığını celbetmek istemesi. Zişuura yapılan bütün iyilikler ve inayetler bu maksadın husulü içindir.
Bütün bu maksatlar ancak sırr-ı vahdetle vücut bulur. Eğer vahdet olmazsa:
1. Allahu Teâlâ’nın kendisini zişuura tanıtmak istemesine mukabil, batıl ilahlar vehmî olarak müdahil olur ve Zat-ı Zülcelal gizli kalır.
2. Kendini sevdirmek istemesine mukabil, nimetler başkasından bilinir ve muhabbet onlara çevrilip Zat-ı Zülcemal unutulur.
3. Kendi cemal ve kemaline karşı medhüsena ettirmek istemesine mukabil, eşya esbaba veya tabiata havale edilir. Bununla da cemal-i İlahî ve kemal-i Rabbanî gizlenir. Neticede esbaba medhüsena edilip, fail-i hakiki olan Allahu Teâlâ unutulur.
4. Zişuurun minnettarlığını celbetmek istemesine mukabil, kişi kendisine yapılan iyilik ve inayetleri esbabtan bilir. Minnettarlığını Allah’a yapacağına esbaba yapar.
Sözün özü: Bu âlemdeki makasıd-ı İlahiye ancak sırr-ı vahdet ile vücud bulur. Sırr-ı vahdet olmazsa makasıd-ı İlahiye kaybolur, belki zıtlarına inkılap eder.
Yazar: Sinan Yılmaz