a
Ana Sayfaİkinci Şua21. Hem o cüz’î zîhayatlarda pek zahir bir surette anlaşılır ki onun sânii onu görür, bilir…

21. Hem o cüz’î zîhayatlarda pek zahir bir surette anlaşılır ki onun sânii onu görür, bilir…

İkinci Şua mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Hem o cüz’î zîhayatlarda pek zahir bir surette anlaşılır ki onun sânii onu görür, bilir, dinler, istediği gibi yapar. (2. Şua)

– Yapan yaptığını elbette bilecek.

– İntizamlı yapabilmek için onu görecek.

– İhtiyacını karşılayabilmek için onun sesini işitip dinleyecek.

– Ve iradesi mutlak ise istediği gibi yapacak.

Mesela bir kağıda el yazısıyla “Ahmet” yazılmış olduğunu farz edelim…

Bu yazıyı yazanın okuma-yazma bilmesi ve harfleri tanıması lazım. Okuma-yazma bilmeyen birisi bu yazıyı yazamaz.

Yine bu yazıyı yazanın, yazdığını görmesi lazım. Çünkü “Ahmet” yazısında bir intizam ve harfler arasında bir muvazene var. Böyle intizamlı ve düzgün yazabilmek için görmek gerekir. Âmâ olan birisi böyle düzgün yazamaz.

Yine bu yazıyı yazanın iradesi olmalı. İradesiyle “Ahmet” yazısının varlığını yokluğuna tercih etmiş ve “Mehmet” yazmayıp “Ahmet” yazmış. Eğer kâtibin iradesi olmasaydı bu yazı olmazdı.

Şimdi bu hakikatleri kelime hükmünde olan bir kuş üzerinde tefekkür edelim:

Kuşun sânii elbette kuşu görmeli. Eğer kuşu görmeseydi onu böyle intizamlı yaratamaz; mizanlı bir vücudu ona veremezdi.

Yine kuşun sânii kuşu bilmeli. Eğer kuşu bilmeseydi onu böyle hikmetli teçhiz edemez; bu kadar aza ile donatamazdı.

Yine kuşun sânii, kuşun hem lisan-ı kâl ile hem de lisan-ı hâl ile dediğini işitmeli. Eğer onu işitemeseydi ihtiyaçlarını karşılayamaz, imdadına koşamazdı.

Yine kuşun sânii dilediği gibi yapmalı ve iradesinde bir kayıt olmamalı. Eğer iradesi mukayyed olup, başka bir iradenin tahdidi altına girseydi kuşu böyle güzel icad edemezdi.

Bunlar gibi, kuşta Allah’ın bu sıfatlarına işaret eden daha çok cihetler var. Biz sözü uzatmamak için bu kadarla iktifa ediyoruz.

İşte bu kuş gibi, her bir zihayat; varlığıyla, sanatıyla, teçhizatıyla, gördüğü vazifeyle, hikmetli vücuduyla ve daha birçok cihetlerle, Allah’ın kendisini gördüğünü, bildiğini, işittiğini ve üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunduğunu gösterip, Allah’ın vücub-u vücuduna ve nihayetsiz sıfatlarına şehadet eder.

Üstadımız şöyle devam ediyor:

Âdeta o zihayatın masnuiyeti arkasında muktedir, muhtar, işitici, bilici, görücü bir zatın manevi bir teşahhusu, bir taayyünü imana görünür. (2. Şua)

Yani mademki Allahu Teâlâ o zihayatı yoktan icad etmiştir, o hâlde onu icad etmeye gücü yeter, buna muktedirdir. Eğer gücü yetmeseydi onu icad edemezdi.

Hem muhtardır yani irade ve ihtiyar sahibidir. Zira iradesi olmasaydı o zihayatın varlığını yokluğuna tercih edemez, onu yaratamaz ve ona o farklı şekli veremezdi.

Hem işiticidir. Eğer işitmeydi onun ihtiyacını duyamaz ve böyle mükemmel karşılayamazdı.

Hem bilici ve görücüdür. Eğer bilmese ve görmeseydi böyle mükemmel yaratamazdı.

İşte bütün bunlarla her bir zihayatta, Allah’ın manevi bir teşahhusu ve taayyünü tezahür eder.

Teşahhus: Şahıslanma, belirlenme ve hüviyet kazanma manalarına gelir. Her bir zihayat, kendisinde tecelli eden esmâ-i hüsna cihetiyle bir teşahhusa mazhardır. Yani her bir zihayatta bir şahsiyet-i İlahîye gözükür. Bu meseleyi 16. dersimizde uzunca izah etmiştik.

Taayyün: Meydana çıkmak, görünmek, zahir ve aşikâr olmak manalarına gelir. Allahu Teâlâ hayat sahiplerinde ekser esmasıyla tecelli ettiği için hayat sahiplerinde bir taayyün gözükmektedir. Yani zihayat mahlukat esmâ-i hüsnaya ayna olmak cihetiyle Allah’ı göstermekte; Allah’ın varlığı onlarda aşikâr bir surette görünüp, bir nevi taayyün-ü İlahî onlarda tecelli etmektedir. Tabii bu taayyün Allah’ın esmâ-i hüsnası cihetiyledir. Yoksa Allahu Teâlâ eşyaya zatıyla tecelli etmez.

Bu meseleye sonraki dersimizde devam edeceğiz. Bu dersimizde şu kısmın mütalaasını yaptık:

Hem o cüz’î zîhayatlarda pek zahir bir surette anlaşılır ki onun sânii onu görür, bilir, dinler, istediği gibi yapar. Âdeta o zihayatın masnuiyeti arkasında muktedir, muhtar, işitici, bilici, görücü bir zatın manevi bir teşahhusu, bir taayyünü imana görünür. (2. Şua)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin