15. Yoksa eğer tevhid sırrı olmazsa o cüz’î meyve tek başına kalır…
İkinci Şua mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Yoksa eğer tevhid sırrı olmazsa o cüz’î meyve tek başına kalır. (2. Şua)
“Cüz’î meyve” ile kâinat ağacının dallarına asılan mahlukat kastedilmiştir. Kuştan balığa, çiçekten böceğe, aslandan file kadar her bir mahluk, bu şecere-i kâinatın cüz’î bir meyvesidir.
Eğer eşyaya vahdet gözüyle bakmaz ve tevhid aynasını tutmazsak her mahluk tek başına kalır ve kâinat ağacının cüz’î bir meyvesi olur.
Mesela tevhid aynasını bir kuşa tutsak, bütün kuşlar o aynada temessül eder. Tevhid aynasında temessül etmesi; omuz omuza verip yan yana gelmesi, kendilerinde gözüken cemal ve kemallerin toplanması ve hepsinin Allah’a isnad edilmesidir.
Tevhid demek, “Bunların hepsini Allah yarattı. Hepsi Allah’ın masnuu ve mahlukudur.” demektir.
Bizler tevhid aynasındaki bu temessül sayesinde Allah’ın cemalini ve kemalini kemal-i şaşaa ile seyrederiz. Zira bir kuşun, bir ağacın, bir çiçeğin ve bunlar gibi bir eşyanın, Allah’ın cemal ve kemalinden nasibiyle, yan yana gelmiş ve omuz omuza vermiş bütün eşyanın toplamdaki nasibi bir değildir. Elbette deniz güneşi damladan daha haşmetli gösterip, tecellisine daha büyük bir ayna olur.
İşte vahdet olmaz ve eşya esbaba havale edilirse, emsali eşya yan yana gelmez ve omuz omuza vermez. Böyle olunca da eşyanın temessül ettiği tevhid aynası kırılır. Kırılınca da her varlık tek başına kalır ve cüz’î bir meyve olur.
— Peki, tek başına kalıp cüz’î bir meyve olsa ne olur?
Üstadımız şöyle cevaplıyor:
Ne o kudsî cemal ne de o ulvi kemali gösterir. (2. Şua)
Eğer o mahluk emsaliyle omuz omuza vermeyip tek başına kalırsa, Allah’ın kudsî cemaline ve ulvi kemaline tam bir ayna olamaz; o cemal ve kemali hakkıyla gösteremez. Çünkü cüssesi buna yetmez.
Şöyle düşünelim: İmam-ı Azam Hazretlerinin önüne bir sayfa koysak ve “İlmini buna yaz.” desek, İmam-ı Azam Hazretleri, ilminin ne kadarını bu sayfaya yazabilir? Bir sayfa, Hazretin ilminden ne kadarını içine alabilir?
İşte her bir mahluk da böyle bir sayfadır. Küçücük bir sayfada Allah’ın nihayetsiz cemali ve kemali ne kadar yazılabilir? Küçük bir sayfa o cemal ve kemale ne kadar ayna olabilir?
İşte tevhid olmazsa, eşya Allah’ın kudsî cemalini ve ulvi kemalini hakkıyla gösteremez.
— Peki, o mahlukta cüz’î bir cemal ve kemal var. Ona ne olur?
Üstadımız şöyle cevaplıyor:
Ve içindeki cüz’î bir lem’a dahi söner, kaybolur. Âdeta baş aşağı olup elmastan şişeye döner. (2. Şua)
Evet, her bir mahluk sırr-ı tevhid ile bir elmas hükmündedir. Tevhid inkâr edilip eşya esbaba havale edilirse, elmas kıymetindeki varlıklar cam şişeye dönerler. Çünkü onları elmas yapan şey kendilerinde tecelli eden cemal-i İlahî ve kemal-i Rabbanîdir. Kıymetlerini daha da artıran şey ise -tevhid sırrıyla- emsalleriyle omuz omuza vermesi ve Allah’ın cemal ve kemaline daha geniş bir ayna olmasıdır.
Tevhid olmazsa bu ayna kırılır ve her mahluk tek başına kalır. Tek başına kalınca da bütün kıymeti şahsi kemaliyle sınırlı kalır.
Daha sonra, onda gözüken cüz’î cemal ve kemal dahi esbaba ve tesadüfe havale edilir. Bununla da cüz’î bir lem’a hükmünde olan şahsi cemali ve kemali söner, kaybolup gider. Bütün bütün karanlığa düşer.
İşte mahlukatın kâfirden şikayetinin bir vechi de budur. Çünkü küfür her biri elmas kıymetinde olan varlıkları cam şişe derekesine indirir ve kıymetlerini bütün bütün tenzil eder.
Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:
Yoksa eğer tevhid sırrı olmazsa o cüz’î meyve tek başına kalır. Ne o kudsî cemal ne de o ulvi kemali gösterir. Ve içindeki cüz’î bir lem’a dahi söner, kaybolur. Âdeta baş aşağı olup elmastan şişeye döner. (2. Şua)
Yazar: Sinan Yılmaz