İşârâtü’l-İ’caz şerhinde takip edilen usul
Sevgili kardeşlerim, Cenab-ı Hakk’ın izni ve inayetiyle İşârâtü’l-İ’caz tefsirinin şerh ve izahını yapmaya çalışacağız.
Üstad Hazretleri eserin başındaki Tenbih kısmında bu eserin anlaşılmasındaki zorluğun dört sebebini beyan ediyor ve üçüncü sebebinde şöyle diyor:
— Cenab-ı Hak… bu tefsiri de tam anlayacak adamları yetiştirecek inşaallah.
Bu fakir, Üstadımızın gelmesini beklediği, bu tefsiri tam anlayacak adamlardan değildir. Lakin tam anlamasa da -inşallah- nasipsiz de kalmaz. Fakirin gönlünden geçti ki kendi nasibini bulup çıkarsın, çıkardığını da bu yolun müştaklarıyla paylaşsın.
Ne tam anladım diye bir iddiam var ne de anlayabilirim diye… Ben aczimi ve cehlimi şefaatçi yapıyor, amele dökebileceğim kadarını anlamayı Rabbimden niyaz ediyorum. Anladığım kadarı dahi O’nun lütfu ve ihsanıdır.
Üstad Hazretleri baştaki Tenbih kısmında bu eserin anlaşılmasındaki zorluğun sebebini dört maddede beyan etmiş. Ancak şerh ve izahta bir zorluk daha var ki bu zorluk beni çok düşündürdü. Hatta her ne zaman bu eserin şerh ve izahına girişmeye niyet etsem, bu müşkile bir çare bulamadığımdan elimi çekmek zorunda kaldım. Bu müşkil şudur:
— Şerh ve izah ederken nasıl bir usul takip etmeliyim?
— Muhatabımı Arapça biliyor kabul edip ona göre mi şerh edeyim yoksa Arapça bilmiyor kabul edip ona göre mi şerh edeyim?
Eğer Arapça biliyor kabul edip ona göre şerh etsem, bu durumda, Arapça bilmeyenler tam istifade edemeyecek. Yok, Arapça bilmeyenleri muhatap kabul edip şerh etsem, bu sefer de Arapça bilenler her defasında Arapça kaideleri izah etmemden sıkılacak, belki de okumayı bırakacak.
Nasıl bir usul takip etsem de Arapça bilen de bilmeyen de istifade etse ve İşârâtü’l-İ’caz tefsirini anlamak ile büyük bir devlete nail olsa? Zira bu tefsir bir hazinedir. İçinde çok cevherler gizlidir. Kime ki bu hazine açıla ve içindeki cevherlere malik ola, işte ona bir devlet verile…
Bir o yola sülük ettim, bir bu yola sülük ettim… Lakin hiç bir yol bulamadım.
Önce dedim ki: “Hiç Arapça kaideleri izah etmeyeyim.” Sonra baktım, bu usulle şerh etsem Arapça bilmeyenler hiç istifade edemeyecek.
Sonra dedim ki: “Arapça kaideleri izah edeyim.” Sonra baktım, bu usulle şerh etsem Arapça bilenler sıkılacak.
Sonra dedim ki: “Eserde geçen Arapça kaideleri bir e-kitapta izah edeyim. Arapça bilmeyenler bu kitaba baksın.” Sonra baktım, bu usulle şerh etsem; bir metni oku, bir e-kitabı açıp kuralı oku; bu da çok zahmetli olacak. Hatta e-kitapta geçtiği yeri bulmak bile başlı başına bir zahmet…
Ne yapacağımı ve nasıl bir usul takip edeceğimi bilmez bir hâlde iken, birden gönlüme şu usul düştü:
Arapça kaideleri izah et ve bu izahları dipnot şeklinde sayfanın altına koy. Arapça bilmeyenler sayfanın altından zahmetsiz okusun. Arapça bilenler de sarf ve nahiv kurallarını şerhin içinde okumakla sıkılmasın.
Bu usul gönlüme hoş geldi ve böyle bir yol takip etmeye karar verdim. Şerhine çalıştığım cümlenin içinde Arapça bir kaide varsa, onun izahını dipnot şeklinde sayfanın altına koydum. Kuralı izah ederken de sadece lazım olan kadarını izah ettim. Kaideyi çok detaylandırıp kişiyi nahivde boğmadım.
Bu sayede -herhâlde- hem Arapça bilmeyenler hem de Arapça bilenler memnun olur ve herkes kendi hissesinin peşine düşer.
İşârâtü’l-İ’caz tefsirinin başında bir Tenbih ve İfadetü’l-Meram var. Bu bölümlerin okunmasını sizlere havale ediyorum. Biz bir sonraki dersimizde “Kur’an Nedir? Tarifi Nasıldır?” kısmıyla esere giriş yapacağız.
Tevfik ve inayet Allah’tandır. O’nun rahmet ve ihsanına güvenip, bütün bütün boyumuzu aşan bir işe girişiyoruz. Rabbim istifade edeceklerin ihlası hürmetine fikrimizi açsın, manayı anlama ve beyan etme kabiliyetini bizlere ihsan etsin. Âmin.
Yazar: Sinan Yılmaz