54. Yoksa eğer vahdet olmazsa insan mahlukatın en bedbahtı ve mevcudatın en süflîsi…
İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz:
“Yoksa eğer vahdet olmazsa insan mahlukatın en bedbahtı ve mevcudatın en süflîsi ve hayvanatın en biçaresi ve zîşuurun en hüzünlüsü ve azaplısı ve gamlısı olur.”
Üçüncü Meyvenin başından buraya kadar, sırr-ı vahdet ile insanın kazandığı kemali mütalaa ettik. Bir daha tekrar edecek olursak:
1. Bütün mahlukat içinde büyük bir kemal sahibi olur.
2. Kâinatın en kıymettar meyvesi olur.
3. Mahlukatın en nazenini olur.
4. En mükemmeli olur.
5. Zîhayatın en bahtiyarı ve en mesudu olur.
6. Hâlık-ı âlem’in muhatabı ve dostu olur.
Yine iki şey sırr-ı vahdet ile bağlıdır:
1. Bütün kemalât-ı insaniye.
2. Beşerin bütün ulvi maksatları.
Bu cümlelerin mütalaasını daha önce yapmıştık.
Bu makamda Üstadımız dedi ki: Eğer vahdet olmazsa insan mahlukatın en bedbahtı ve mevcudatın en süflîsi ve hayvanatın en biçaresi ve zîşuurun en hüzünlüsü ve azaplısı ve gamlısı olur.
Yani şirk ve küfür, tevhidin insana kazandırdığı bütün kemalâtı yok ediyor ve zıddına çeviriyor. Şöyle ki:
1. İnsan zîhayatın en bahtiyarı ve en mesudu iken, en bedbahtı, en hüzünlüsü, azaplısı ve gamlısı oluyor.
2. İnsan mahlukat içinde büyük bir kemal sahibi ve kâinatın en kıymettar meyvesi iken, mevcudatın en süflîsi oluyor.
3. İnsan mahlukatın en mükemmeli ve en nazenini iken, hayvanatın en biçaresi oluyor.
— Peki, niçin?..
— Niçin vahdet olmazsa insan mahlukatın en bedbahtı olur? Mevcudatın en süflîsi olur? Hayvanatın en biçaresi olur? Zîşuurun en hüzünlüsü ve azaplısı ve gamlısı olur?..
Üstad Hazretleri birkaç sebebini beyan edecek. Birinci sebebi şu:
“Çünkü insan, nihayetsiz bir aczi ve nihayetsiz düşmanları ve hadsiz bir fakrı ve hadsiz ihtiyaçları bulunmakla beraber…”
Evet, aczimiz ve fakrımız nihayetsizdir. Ne bir mikropla başa çıkabilecek kuvvetimiz var ne de heybemizde bir damla su ya da bir buğday tanesi var.
Hâl böyle iken -yani aczimiz ve fakrımız böyle hadsiz iken- düşmanlarımız ve ihtiyacımız nihayetsizdir. Kör bir akrepten tutun ayaksız yılana kadar; deprem, zelzele gibi afetlerden tutun ciğerimize yerleşen mikroba kadar her şey bize düşman vaziyetindedir.
İhtiyacımız ise hayalin gittiği yere kadar uzanır. Hayal nereye gitse oradan bir ihtiyaçla döner.
— Peki, böyle bir vaziyette olan insan ne yapmalıdır?
Elcevab: Mâlik-i Ebedî ve Hâkim-i Ezelî olan Allahu Teâlâ’ya iltica etmelidir; O’na dayanmalı ve O’na tevekkül etmelidir.
Böyle yaparsa bitmez bir bereket bulur ve bütün kâinatın dilenciliğinden kurtulur. Yine tükenmez bir kuvvet bulup her hadisenin karşısında titremeden kurtulur.
Bütün bunlar da ancak tevhid ile ve sırr-ı vahdetle mümkün olur.
— Peki, sırr-ı vahdet olmazsa ne olacak?
Elcevab: İnsan, nihayetsiz aczi ve nihayetsiz düşmanları sebebiyle hem hadsiz fakrı ve hadsiz ihtiyaçları nedeniyle; mahlukatın en bedbahtı, mevcudatın en süflîsi, hayvanatın en biçaresi, zîşuurun en hüzünlüsü ve azaplısı ve gamlısı olacak. Başka bir yol yok!..
Meselenin ikinci sebebini sonraki derste mütalaa edeceğiz.
Yazar: Sinan Yılmaz