39. Mahlukatın bütün taifeleri gayet muntazam ve muhteşem bir ordu-yu Rabbanî
İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz. Uzun bir cümle okumuş ve iki maddesini mütalaa etmiştik. Bu dersimizde üçüncü maddeyi mütalaa edeceğiz. Üçüncü madde şu:
“Ve mahlukatın bütün taifeleri, gayet muntazam ve muhteşem bir ordu-yu Rabbanî”
وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ “Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır.” (Fetih 7) ayetinin işaretiyle, yeryüzü bir ordugâh-ı Sübhanîdir; içindeki her bir varlık da bu ordunun bir askeridir. Bütün bu ordular ve içindeki askerler de Allah’ın taht-ı emrindedir.
Meseleyi şöyle tefekkür edebiliriz:
– Yeryüzü bir ordugâh-ı Sübhanîdir.
– Mahlukat ise -bütün taifeleriyle birlikte- bu ordugâhta bir ordu-yu Rabbanîdir.
– Her bir nev bu ordunun bir taburudur. Bu orduda milyonu aşkın tabur vardır. (Üstad Hazretleri “üç yüz bin” rakamını kullanıyor. Ancak bu rakam o zaman için geçerlidir. Şu andaki rakam milyonu geçmiştir.)
– Nevlerin cinsleri o taburun bölükleridir. Mesela sineğin 150 bin cinsi vardır. Demek sinek taburunda 150 bin bölük var.
– Her bölüğün de hadsiz efradı var.
– Her birinin terbiyesi farklı, silahı farklı, elbisesi farklı, aza ve cihazları farklı, duyguları farklı, şekli ve sureti farklı, boyası farklı ve hakeza.
İşte yeryüzü böyle bir ordugâh-ı Sübhanî ve mahlukatın bütün taifeleri, gayet muntazam ve muhteşem bir ordu-yu Rabbanîdir.
Yeryüzüne ve mahlukata bu nazarla bakmak ancak sırr-ı vahdet ile mümkündür. Sırr-ı vahdet olmazsa bu manalar gizlenir; her şey tesadüfün ve esbabın bir oyuncağı olur.
Yazar: Sinan Yılmaz