a
Ana Sayfaİkinci Şua77. Kanda her bir zerre o kadar muntazam ve çok vazifeleri görüyor ki yıldızlardan geri kalmıyor…

77. Kanda her bir zerre o kadar muntazam ve çok vazifeleri görüyor ki yıldızlardan geri kalmıyor…

İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz:

“Evet, biz bakıyoruz, görüyoruz ki kanda her bir zerre o kadar muntazam ve çok vazifeleri görüyor ki yıldızlardan geri kalmıyor.”

Kanın birçok görevi vardır. Mesela:

– Dolaşım sistemi üzerinden organlara ve dokulara oksijen ve besin maddelerini taşır.

– Vücut hücrelerinin karbonmonoksidini ve diğer çöpleri taşır.

– Isı düzenlemesini sağlar.

– Hormonların ve birçok maddenin vücuda dağıtılmasını sağlar.

– Özelleşmiş hücreler ve proteinler hastalık etkenlerine karşı savunma mekanizmasını oluşturur ve bir yaralanma durumunda kan kaybını önler.

Daha bunlar gibi, kanın birçok vazifesi vardır. Bütün bu vazifeleri kandaki zerreler yürütür. Bu cihetle, kandaki her bir zerre o kadar muntazam ve çok vazifeler görür ki yıldızlardan geri kalmaz.

“Ve kanda bulunan her bir küreyvat-ı hamra ve beyza, o derece şuurkârane ceset için muhafaza ve iaşe hususunda öyle işleri görüyor ki en mükemmel erzak memurlarından ve muhafaza askerinden daha mükemmeldir.”

Küreyvat-ı hamra: Kandaki kırmızı kan kürecikleridir. Kana kırmızı rengini veren, çekirdeksiz, yuvarlak, küçük hücrecikler olup kanın her bir milimetre küpünde beş milyon kadar bulunurlar. Bunlar beden hücrelerine emr-i İlahî ile erzak dağıtırlar ve hücrelere rızık yetiştirirler.

Küreyvat-ı beyza: Kandaki beyaz renkte ve çok küçük küreciklerdir. Kırmızı küreciklere kıyasla daha azdırlar. Vazifeleri hastalık gibi düşmanlara karşı asker gibi müdafaadır. Ne zaman müdafaaya girişseler Mevlevi gibi iki hareket-i devriye ile süratli bir vaziyet-i acibe alırlar.

Şimdi cümleyi bir daha okuyalım:

“Ve kanda bulunan her bir küreyvat-ı hamra ve beyza, o derece şuurkârane ceset için muhafaza ve iaşe hususunda öyle işleri görüyor ki en mükemmel erzak memurlarından ve muhafaza askerinden daha mükemmeldir.”

Cümlede geçen “muhafaza” ve “muhafaza askerleri” ifadesiyle küreyvat-ı beyzanın vazifesine; “iaşe” ve “erzak memurları” ifadesiyle de küreyvat-ı hamranın vazifesine işaret edilmiş.

Cümle üzerindeki tefekkürü sizlere havale ediyor ve metne devam ediyoruz:

“Ve cisimdeki hüceyrelerinin her birisi, o derece muntazam muamelata ve vâridat ve sarfiyata mazhardır ki en mükemmel bir cesetten ve bir saraydan daha mükemmel idare edilir.”

(Hüceyre: Hücrecik / Vâridat: Gelirler)

Hücre üzerinde biraz tefekkür edelim:

Hücreler, atomların molekülleri, moleküllerin makromolekülleri ve makromoleküllerin makromoleküler kompleksleri oluşturmasıyla meydana gelir. Hücrenin boyutu 1 ile 100 mikrometre arasında değişmektedir. Bu boyut insan gözüyle görülemeyecek kadar küçüktür.

Vücudumuzda yaklaşık 1 katrilyon hücre bulunur. Bir su damlasına yaklaşık 8 milyon kadar hücremiz sığar. Her hücrede yaklaşık 100 milyon protein molekülü vardır.

Bir hücrenin 800 metre çapında bir küre olduğunu hayal etsek, içindeki atomlar bezelye tanesi büyüklüğünde olur. Bu hücrenin içindeki -bazıları karpuz, bazıları araba büyüklüğünde olan- yapılar mermi hızıyla bir oraya bir buraya çarparlar.

Hücrenin içerisinde “solunum, boşaltım, beslenme, sindirim” gibi yaşamsal faaliyetler gerçekleşir.

Sadece bağırsaklarımızda –500’den fazla farklı türde- 100 trilyon probiyotik bakteri bulunur. Biz bunları besleriz, bunlar da -emr-i İlahî ile- bizim için çalışır ve bizi sağlıklı kılar.

Deri hücrelerimizin hepsi ölüdür ve insanda 2 kilo civarında bulunurlar. Bu hücreler günde birkaç milyar kadar pul pul dökülürler.

Beynimizde 100 milyar civarında beyin hücresi olan nöron vardır. Her saatte 500 tanesini kaybederiz. Yaşlandığımızda beynimizin iyi çalışmaması bundan dolayıdır.

2 dakika içerisinde 1 hücrede 1 milyar ATP üretilir ve tüketilir. Her gün vücut ağırlığımızın yarısı kadar bu işlem devam eder. Bizi canlı tutan da budur.

Her gün milyarlarca hücremiz kendiliğinden ölür. Bu bizim iyiliğimiz içindir. Bir hücre gerektiğinde ölmez ve sürekli çoğalırsa kanser oluşur.

Nasıl ki bizim elimiz, kolumuz, ayaklarımız gibi iş gören organlarımız varsa hücrelerin de kendi alanlarında özelleşmiş organelleri (küçük organları) vardır. Bunların arasında görev paylaşımı ve koordineli bir çalışma mevcuttur.

Bir kas dokusunu veya bir yağ dokusunu ele aldığımızda, içerisinde milyonlarca hücre vardır. Ancak bu hücreler rastgele bir araya gelmemişlerdir. Aralarında bir ülkü birliği vardır. Hepsi benzer amaçları güder ve benzer yapıya sahiptir. Bir yağ hücresinin içerisinde yağ oranı yüksek iken, bir kas hücresinin içerisinde protein oranı yüksektir.

Hücrelerin ömrü birbiriyle aynı değildir. Nasıl ki kelebeğin ömrüyle insanın ömrü birbirinden farklıdır; hücrelerin ömrü de böyle birbirinden farklıdır. Bazı hücreler birkaç gün yaşarken bazıları yıllar boyunca hayatta kalabilir.

Hücre hakkında daha geniş malumatı internetten bulabilirsiniz. Biz bu kadarla iktifa edelim.

Hücre hakkındaki bu bilgileri yazarken aklıma şu geldi:

Cenab-ı Hakk’ın esmasını -başta Hakîm ismini- tefekkür edebilmek için eşyayı tanımalı ve mahiyetlerini bilmeliyiz. İnsan hücrenin yapısını bir parça okuyunca Allah’ın kudreti ve hikmeti karşısında secde edesi geliyor! Öyleyse haydi secdeye gidelim…

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin