23. Hem esmanın nakışları ve cilveleri insanda var; onlar ile o kudsi manalara şehadet eder…
Önceki dersimizde, “İnsanın Allah’ın isimlerine karşı üç farklı ayinedarlığı vardır.” demiş ve birinci ciheti mütalaa etmiştik. Bu dersimizde diğer iki ciheti mütalaa edeceğiz.
Üstadımız ikinci ciheti şöyle beyan ediyor:
Hem esmanın nakışları ve cilveleri insanda var; onlar ile o kudsi manalara şehadet eder. (2. Şua)
İnsan âdeta bir kitâb-ı Samedânî, bir mektûb-u Rabbânî ve bir ayine-i İlahîdir. İnsanda Allah’ın onlarca ismi tecelli eder. Mesela insan:
– Hayatı ile Allah’ın “Muhyi” ismine aynadır.
– Azalarına takılan faydalarla “Hakîm” ve “Nâfi” ismine aynadır.
– Kusursuzluğu ile “Sübhan” ismine aynadır.
– Sanatlı vücuduyla “Sâni” ismine; güzelliği ile “Cemîl” ismine; imanıyla “Mümin” ismine aynadır.
– Yoktan yaratılmasıyla “Hâlık” ve “Mükevvin” ismine; kendine yapılan yardımlarla “Muavvin” ismine; suretiyle “Musavvir” ismine aynadır.
– Bir işte birinci olmakla “Mukaddim” ismine; sonda kalmakla “Muahhir” ismine; üzerindeki tedbirlerle “Müdebbir” ismine aynadır.
– Sıkılmakla “Kâbız” ismine; sevinciyle “Bâsıt” ismine; zenginliği ile “Muğnî” ismine aynadır.
– Hidayetiyle “Hâdî” ismine; hastalıktan şifa bulmakla “Şâfi” ve “Tabîb” ismine; hayatının devamıyla “Kayyum” ismine aynadır.
Daha bunlar gibi, onlarca isme aynadır ve mazhardır. Demek, insanın esmâ-i hüsnaya karşı ikinci ayinedarlığı, Allah’ın isimlerinin insanda tecelli etmesi cihetiyledir.
Üstadımız üçüncü ciheti şöyle beyan ediyor:
Hem insan zaafıyla ve acziyle ve fakrıyla ve cehliyle diğer bir tarzda ayinedarlık edip yine zaafına, fakrına merhamet eden ve meded veren zatın kudretine, ilmine, iradesine ve hakeza sair evsafına şehadet eder. (2. Şua)
Nasıl ki karanlık aydınlığı, açlık tokluğu, çirkinlik güzelliği, soğuk sıcağı gösterip bunların tahakkukuna ve bilinmesine hizmet eder. Aynen bunun gibi, insanın zaafı Allah’ın kudretine, aczi Allah’ın kuvvetine, fakrı Allah’ın zenginliğine, naksı Allah’ın kemaline ve cehli de Allah’ın ilmine işaret eder.
Bu işaretin bir maddesini biz izah edelim, diğer maddeleri siz buna kıyas edin:
İnsan son derece âcizdir. Ancak bu âcizliği ile birlikte, bütün eşya ona musahhar olmuş. Her şey insana hizmet eder ve ona itaat eder.
İnsanın bu aczi ile bu mahlukatı kendine teshir etmesi mümkün değildir. İnsanın buna gücü yetmez, kuvveti yetişmez. İşte bu hâl ispat eder ki perde arkasında kudreti sonsuz olan bir zat vardır.
– O zattır, bu eşyayı insana teshir eden.
– O’dur, mahlukatı insanın hizmetine veren.
– O’nun emriyle bütün eşya insana boyun eğmiştir.
– O ki yeryüzünü insana bir beşik ve semayı ona bir dam yapmış; zehirli bir böceğin eliyle insana balı yedirmiş, elsiz bir böceğin eliyle ona ipeği giydirmiş…
İşte insanın gayet âciz olması ve bu acziyetine rağmen bütün eşyanın insana musahhar olması, perde arkasındaki bir zatı, Kadîr, Muktedir ve Kaviyy gibi isimleriyle bizlere tanıtır.
Biz insanın aczinden Allah’ın kudretine bir pencere açtık. Sizler de insanın fakrından Allah’ın gınasına, insanın cehlinden Allah’ın ilmine, insanın naksından Allah’ın kemaline vs. pencereler açın ve bunun üzerine biraz tefekkür edin.
Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:
Hem esmanın nakışları ve cilveleri insanda var; onlar ile o kudsi manalara şehadet eder.
Hem insan zaafıyla ve acziyle ve fakrıyla ve cehliyle diğer bir tarzda ayinedarlık edip yine zaafına, fakrına merhamet eden ve meded veren zatın kudretine, ilmine, iradesine ve hakeza sair evsafına şehadet eder. (2. Şua)
Yazar: Sinan Yılmaz