a
Ana Sayfa51-100 Arası Sorular78. Belki inşallah Risale-i Nur’un bir şakirdi, Sûre-i Rahmân’ı tefsir edip bu meseleyi de halleder.

78. Belki inşallah Risale-i Nur’un bir şakirdi, Sûre-i Rahmân’ı tefsir edip bu meseleyi de halleder.

Soru: Kastamonu Lahikası (Yeniasya Yayınları’na göre) 32. Mektubun son cümlesi şöyle:

“İnşallah istikbalde bir kardeşimiz o hazineyi açacak.”

Üstad Hazretlerinin burada işaret ettiği kişi veya kişiler kimlerdir?

Buna benzer bir ifade 26. Lem’a’nın 15. Ricasının haşiyesinde de var. Orada da şöyle deniliyor:

“Nurun telif zamanı üç sene evvel bitmiş olmasından, bu On Beşinci Rica, ileride bir Nurcu tarafından İhtiyarlar lem’asının tekmiline, telifine mehaz olmak üzere yazıldı.”

Bu ve benzeri ifadeleri nasıl anlamak lazım?

Elcevab: 26. Lem’a’nın 15. Ricasında bahsi geçen Nurcu Üstad Hazretleridir. Zira 15. Ricayı bizzat Üstadımızın kendisi telif etmiştir. Bu ifade şuna benzer:

Birisi bir fakire sadaka verir. Daha sonra o fakirden bahis açılınca, “Allah’ın bir kulu ona sadaka vermiş.” der. “Ben verdim.” diyeceğine, “Allah’ın bir kulu vermiş.” der; bununla da kendini aradan çekip hayrı Allah’a isnat eder.

Aynen bunun gibi, Üstad Hazretleri de “Ben yazdım.” demeyip, “Bir Nurcu tarafından İhtiyarlar lem’asının tekmiline, telifine mehaz olmak üzere yazıldı.” demiş. Hem Nurcu olduğunu beyan buyurmuş hem de kendini aradan çekip işi Allah’ın rahmetine teslim etmiş.

Üstadımızın kendisini “Bir Nurcu” olarak vasfetmesinin bir sırrı şu olabilir:

“Nurun telif zamanı üç sene evvel bitmiş” ifadesinden anlıyoruz ki Risale-i Nurların telif zamanı tamamlanmış. Herhâlde Üstad Hazretleri telif zamanının tamamlanması sebebiyle kendisini bir müellif olarak değil bir Nurcu olarak görüyor ve tevazu gösteriyor. Belki de bununla bizlere “Nurcu olmak makam olarak yeter.” mesajını veriyor.

26. Lem’a’nın 15. Ricasında geçen haşiyenin izahı böyle. Üstadımızın diğer ifadelerine gelince, Risale-i Nurlarda şöyle ifadeler var:

“Ve bu muazzam ayet, otuz üçüncü ayet olmasına bir işaret idi. İnşallah istikbalde bir kardeşimiz o hazineyi açacak.” (Kastamonu Lahikası)

“Belki inşallah Risale-i Nur’un bir şakirdi, Sûre-i Rahmân’ı tefsir edip bu meseleyi de halleder.” (Şualar)

Yine Yirmi Beşinci Mektub hakkında, “Sûre-i Yâsîn’in yirmi beş ayetine dair “Yirmi Beş Nükte” olmak üzere rahmet-i İlahiyeden istenilmiş; fakat daha zamanı gelmediğinden yazılmamıştır.” deniliyor. Demek bir vakit sonra zamanı gelecek ve bir Nurcu tarafından yazılacak.

Bu gibi ifadeleri, “İstikbalde bir Üstad-ı Sânî gelecek. O, Risale-i Nurlarda eksik kalan kısımları tamamlayacak…” manasında anlamamak gerekir. Üstadımız bu gibi ifadelerle, çok âlim zatların Risale-i Nurlara talebe olacağını müjdeliyor ve onlara bir hedef gösteriyor. Yani şöyle diyor:

“Ben sizlere bir meselenin nasıl izah edilmesi gerektiğini talim ettim. Sizler Risale-i Nurlarla bu usulü öğrendiniz. Sizler de aynı usulü takip ederek şu şu meselelerde eserler yazabilir ve ümmetin istifadesine sunabilirsiniz…”

Demek, mezkûr ifadelerle özel bir kişiye işaret edilmemekte, o eseri yazmaya muktedir olan bütün Nurcular teşvik edilmektedir.

Ben bu teşvikin bir neticesini bir hoca kardeşimde gördüm. O bana şöyle dedi: “Yasin suresinin ilk 25 ayeti üzerinde 10 senedir çalışıyorum. Kimseyle paylaşmadığım çok esrar var…”

Belki de Üstadımızın bu teşvikleri olmasaydı bu kardeşimiz Yasin suresine çalışmayacak; 10 senelik çalışmanın sevabından mahrum kalacaktı.

Yine Üstadımızın mezkûr beyanlarından anlıyoruz ki ehli olanlar için eser yazmak caizdir ve bunda bir beis yoktur. Ehli olan yazabilir, belki de Risalelerde kaleme alınmayan meseleleri yazmalı ve ümmetin istifadesine sunmalıdır.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin