a
Ana Sayfaİkinci Şua66. Hem nasıl ki bir meyvedar ağacın sahibi o ağaçtan en ziyade ehemmiyet verdiği…

66. Hem nasıl ki bir meyvedar ağacın sahibi o ağaçtan en ziyade ehemmiyet verdiği…

İkinci Şua mütalaasına devam ediyoruz:

“Hem nasıl ki bir meyvedar ağacın sahibi, o ağaçtan en ziyade ehemmiyet verdiği ve alâkadarlık gösterdiği cihet ve madde, o ağacın meyveleri ve dallarının uçlarındaki semereleri ve tohumluk için o meyvelerin kalplerinde ve bizzat kalpleri olan çekirdekleridir. Ve onun maliki, aklı varsa o dallardaki meyveleri başkalara daimî temlik edip boşu boşuna malikiyetini bozmaz.”

Ağaçtan murad meyvesidir. Ağaç, meyvesi için dikilir ve en ehemmiyetli cüzü meyvesidir. Bu sırdan dolayı, ağacın sahibi meyveyi kimseye temlik etmez. Ağaç kiminse meyve de onundur. Yine meyve kiminse meyvenin kalbi olan çekirdek de onundur. O hâlde çekirdeğe sahip olabilmek için meyveye, meyveye sahip olabilmek için de ağaca sahip olmak gerekir.

Şu muhakemeyi de yapabiliriz:

Ağacın sahibini bulduktan sonra, “Meyve kimindir? Çekirdek kimindir?” diye araştırmaya gerek yoktur. Zira ağaç kiminse meyve ve çekirdek onundur.

Üstadımız bu hakikati şu neticeye bağlıyor:

“Aynen öyle de şu kâinat denilen ağacın dalları olan unsurlar… ve unsurların uçlarında bulunan ve çiçekleri ve yaprakları hükmünde olan nebatat ve hayvanat… ve o yaprakların ve çiçeklerin en yukarısındaki meyveler olan insanlar… ve o meyvelerin en mühim meyveleri ve semereleri ve netice-i hilkatleri olan ubudiyetlerini ve şükürlerini… ve bilhassa o meyvelerin cem’iyetli çekirdekleri olan kalplerini ve zahr-ı kalp denilen kuvve-i hafızalarını… başka kuvvetlere hiçbir cihetle kaptırmaz ve kaptırmakla saltanat-ı rububiyetini kırmaz ve kırmakla mabudiyetini bozmaz.”

(Unsur: Kimyevi maddelerden her biri / Netice-i hilkat: Yaratılış gayesi / Zahr-ı kalp: Kalbin arkası)

Üstad Hazretleri kâinatı bir ağaç suretinde tasavvur etti. Kâinat ağaç olduğunda:

– Unsurlar bu ağacın dalları hükmünde olur.

– Nebatat ve hayvanat bu ağacın çiçekleri ve yaprakları hükmünde olur. Bu çiçek ve yapraklar anasır dallarına takılmış.

– İnsanlar ise bu ağacın en mühim meyveleri olur.

– İnsan meyvesinin meyvesi de insanın netice-i hilkati olan ubudiyeti ve şükrüdür.

– İnsan meyvesinin çekirdeği ise kalbi ve kuvve-i hafızasıdır.

Madem ağaç kiminse meyve onundur ve madem ağacın sahibi meyveyi başkasına temlik etmez; öyleyse kâinat ağacını kim yaratmışsa insan meyvesi onun mülküdür. Yine insanın çekirdeği hükmündeki kalbi ve kuvve-i hafızası onun sanatıdır.

Hem madem ağacın sahibi ağacın bütün cüzlerine maliktir; öyleyse kâinat ağacı kiminse her biri unsuru da onundur; her bir nebat ve hayvan onundur; bu ağacın en cüzî efradı dahi onundur.

Yine Üstadımız şöyle dedi: Başka kuvvetlere hiçbir cihetle kaptırmaz ve kaptırmakla saltanat-ı rububiyetini kırmaz ve kırmakla mabudiyetini bozmaz.

Tek bir zerre Allah’ın kabza-i kudretinden ayrılsa saltanat-ı rububiyet-i İlahiye kırılır; bununla da Allah’ın mabudiyetine halel gelir. Elbette Allahu Teâlâ, saltanat-ı rububiyetini kıracak ve mabudiyetine halel verecek şirke asla müsaade etmez ve imkân vermez.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin