96. Dünyanın üç vechi vardır. Birisi: Ahirete bakar. Çünkü onun mezraasıdır…
Katre mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
REMİZ
Arkadaş! Dünyanın üç vechi vardır:
Birisi: Ahirete bakar. Çünkü onun mezraasıdır. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
(Mezraa: Tarla)
Dünya ahiretin tarlasıdır. İnsan bu dünya tarlasına namaz eker, zekât eker, hac eker; zikir, fikir, şükür eker; hizmet eker, takva eker, zühd eker; eker de eker… Bu ektiklerini de ahirette biçer.
Dünyada ekmeden biçmek olmadığı gibi, dünya tarlasını ibadetle ekmeden de ahirette biçmek yoktur! Allahu Teâlâ cümlemizi ekenlerden eylesin…
Üstadımız şöyle devam ediyor:
İkincisi: Esmâ-i hüsnâya bakar. Çünkü onların mektep ve tezgâhlarıdır. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Dünya ve içindeki her bir eşya esmâ-i hüsnânın bir kitapçığı ve İlahî isimlerin bir tecelligâhıdır. Her bir mahluk Rabbanî bir kaside ve Sübhanî bir mektuptur.
Şimdi bir kelebeğe bu cihetle bakalım ve üzerinde tecelli eden esmâ-i İlahîyeden bir kısmını okuyalım:
– Bu kelebek yok idi, var oldu. Varlığıyla Allah’ın “Mûcid, Mübdi, Hâlık, Mükevvin” isimlerine ayna oldu.
– Allah bu kelebeğe hayat verdi. Hayatıyla “Muhyi” ismine ayna oldu.
– Allah bu kelebeği besledi. Beslenmesiyle “Rezzak, Rahman, Mün’im, Münevvil, Mukît” isimlerine ayna oldu.
– Sanatlı vücuduyla “Sâni” ismine, hikmetli cihazlarıyla “Hakîm” ismine, suretiyle “Musavvir” ve “Fettah” isimlerine ayna oldu.
– Vücudunda onlarca maddenin toplanmasıyla “Câmi” ismine, rengiyle “Mülevvin” ismine, diğer kelebeklere benzememesiyle “Mufassıl” ismine ayna oldu.
– Vazifesinin ve hayat şartlarının kendisine öğretilmesiyle “Rab, Mülakkin, Sâik” isimlerine ayna oldu.
– Bir yumurtadan çıkartılmakla “Fâlik” ismine, her ihtiyacının karşılanmasıyla “Rahîm, Vehhab, Muhsin” isimlerine ayna oldu.
– Hâlden hâle, şekilden şekle sokulmasıyla “Muhavvil, Mükemmil, Mübeddil” isimlerine ayna oldu.
– Yumurtasındaki hâliyle “Evvel” ismine, son şekliyle “Ahir” ismine, varlığıyla “Zahir” ismine, içinde çalışan fabrikayla “Bâtın” ismine ayna oldu.
– Yapan elbette yaptığını bilecek. Kudreti onu yapmaya yetecek. Yaptığını görecek ve yapmayı irade edecek. Bütün bunlarla o kelebek, Allah’ın “Alîm, Kadîr, Basîr, Mürîd” isimlerine ayna oldu.
Daha bunlar gibi, onlarca isme ayna oldu, mazhar oldu. İşte kelebeğe mana-yı harfî cihetiyle baktığımızda, kelebek Rabbanî bir kaside, İlahî bir mektup, esmâ-i hüsnânın bir aynası ve tezgâhı olur; Allah’ı anlatır ve O’nu tanıtır.
Dünyayı ve içindeki eşyayı kelebeğe kıyas edelim ve bununla anlayalım ki: Dünya ve içindeki eşya esmâ-i hüsnâya bakar. Çünkü onların mektep ve tezgâhlarıdır.
Üstadımız şöyle devam ediyor:
Üçüncüsü: Kasten ve bizzat kendi kendine bakar. Bu vecihle insanların hevesatına, keyiflerine ve bu fâni hayatın tekâlifine medar olur. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Bu vecih zaten malumunuzdur; içine düşmüşüz de bir türlü çıkamıyoruz. Malumu ilama gerek olmadığından izahına çalışmıyor, fehminize havale ediyorum.
Üstadımız neticeyi şuraya bağlıyor.
Nur-u imanla dünyanın evvelki iki vechine bakmak manevi bir cennet gibi olur. Üçüncü vecih ise dünyanın fena yüzüdür ki zatî ve ehemmiyetli bir kıymeti yoktur. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Bahtiyar odur ki: Dünyayı bir tarla bilir ve eker. Eşyayı, esmâ-i İlahîyenin bir kitabı bilir; bu kitapta yazılanı okur ve onda tecelli edeni görür. Bununla da manevi bir cenneti yaşar.
Bedbaht da odur ki: Dünyanın fâni lezzetlerine müptela olur; sermaye-i ömrünü bu lezzetlerin peşinde koşarak harcar. Hem zelil hem de rezil olur.
Ya Rabbi! Sen bizi bahtiyarlardan eyle. Bedbaht olmaktan ve onlara benzemekten muhafaza eyle. Âmin.
Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:
REMİZ
Arkadaş! Dünyanın üç vechi vardır:
Birisi: Ahirete bakar. Çünkü onun mezraasıdır.
İkincisi: Esmâ-i hüsnâya bakar. Çünkü onların mektep ve tezgâhlarıdır.
Üçüncüsü: Kasten ve bizzat kendi kendine bakar. Bu vecihle insanların hevesatına, keyiflerine ve bu fâni hayatın tekâlifine medar olur.
Nur-u imanla dünyanın evvelki iki vechine bakmak manevi bir cennet gibi olur. Üçüncü vecih ise dünyanın fena yüzüdür ki zatî ve ehemmiyetli bir kıymeti yoktur. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Yazar: Sinan Yılmaz