a
Ana SayfaKatre88. Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken Resul-i Ekrem’in (a.s.m.) sünnetleri…

88. Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken Resul-i Ekrem’in (a.s.m.) sünnetleri…

Katre mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

REMİZ

Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken Resul-i Ekrem’in (a.s.m.) sünnetleri, birer yıldız birer lamba vazifesini gördüklerini gördüm. Her bir sünnet veya bir hadd-i şer’î, zulmetli dalalet yollarında güneş gibi parlıyor. O yollarda insan, zerre miskal o sünnetlerden inhiraf ve udûl ederse şeytanlara mel’ab, evhama merkep, ehval ve korkulara ma’rez ve dağlar kadar ağır yüklere matiyye olacaktır.

Ve keza, o sünnetleri, sanki semadan tedelli ve tenezzül eden ipler gibi gördüm ki onlara temessük eden yükselir, saadetlere nail olur. Muhalefet edip de akla dayananlar ise uzun bir minare ile semaya çıkmak hamakatinde bulunan Firavun gibi bir firavun olur. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

(Zulmet: Karanlık / Hadd-i şer’î : Şeriatın hükmü / İnhiraf: Sapma / Udûl: Dönme / Mel’ab: Oyun yeri / Merkep: Binek / Ehval: Korkular / Ma’rez: Sergi, bir şeyin göründüğü yer / Matiyye: Binek / Tedelli: Aşağıya inme / Hamakat: Ahmaklık)

Bu metnin şerhi makamında 11. Lem’a’nın 3. Nükte’sini yavaş yavaş okuyalım:

“Bu fakir Said, Eski Said’den çıkmaya çalıştığı bir zamanda, rehbersizlikten ve nefs-i emmarenin gururundan gayet müthiş ve manevi bir fırtına içinde akıl ve kalbim hakaik içerisinde yuvarlandılar. Kâh süreyyadan serâya, kâh serâdan süreyyaya kadar bir sukut ve suud içerisinde çalkanıyorlardı.

İşte o zaman müşahede ettim ki sünnet-i seniyyenin meseleleri, hatta küçük âdabları, gemilerde hatt-ı hareketi gösteren kıblenameli birer pusula gibi, hadsiz zararlı, zulümatlı yollar içinde birer düğme hükmünde görüyordum.

Hem o seyahat-i ruhiyede çok tazyikat altında gayet ağır yükler yüklenmiş bir vaziyette kendimi gördüğüm zamanda, sünnet-i seniyyenin o vaziyete temas eden meselelerine ittiba ettikçe, benim bütün ağırlıklarımı alıyor gibi bir hiffet buluyordum. Bir teslimiyetle tereddütlerden ve vesveselerden, yani “Acaba böyle hareket hak mıdır, maslahat mıdır?” diye endişelerden kurtuluyordum.

Ne vakit elimi çektiysem bakıyordum: Tazyikat çok. Nereye gittikleri anlaşılmayan çok yollar var. Yük ağır, ben de gayet âcizim. Nazarım da kısa, yol da zulümatlı. Ne vakit sünnete yapışsam yol aydınlaşıyor, selametli yol görünüyor, yük hafifleşiyor, tazyikat kalkıyor gibi bir hâlet hissediyordum. İşte o zamanlarımda İmam-ı Rabbanî’nin hükmünü bilmüşahede tasdik ettim.” (11. Lem’a, 3. Nükte)

Bu metnin şerhine, sitemizdeki “Muhtelif Risaleler” kategorisinden “On Birinci Lem’a” linkine tıklayarak ulaşabilirsiniz. Beşinci ve altıncı dersler mezkûr metnin şerhidir. Şerhi orada yaptığımızdan burada kısa kestik.

Baştaki metni bir daha -mütefekkirâne- okuyarak istifademizin ziyadeleşmesine çalışalım:

REMİZ

Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken Resul-i Ekrem’in (a.s.m.) sünnetleri, birer yıldız birer lamba vazifesini gördüklerini gördüm. Her bir sünnet veya bir hadd-i şer’î, zulmetli dalalet yollarında güneş gibi parlıyor. O yollarda insan, zerre miskal o sünnetlerden inhiraf ve udûl ederse şeytanlara mel’ab, evhama merkep, ehval ve korkulara ma’rez ve dağlar kadar ağır yüklere matiyye olacaktır.

Ve keza, o sünnetleri, sanki semadan tedelli ve tenezzül eden ipler gibi gördüm ki onlara temessük eden yükselir, saadetlere nail olur. Muhalefet edip de akla dayananlar ise uzun bir minare ile semaya çıkmak hamakatinde bulunan Firavun gibi bir firavun olur. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin