a
Ana SayfaKatre102. İslamiyet bütün insanlara bir nur bir rahmettir. Kâfirler bile onun rahmetinden istifade etmişlerdir…

102. İslamiyet bütün insanlara bir nur bir rahmettir. Kâfirler bile onun rahmetinden istifade etmişlerdir…

Katre mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

REMİZ

Arkadaş! İslamiyet bütün insanlara bir nur bir rahmettir. Kâfirler bile onun rahmetinden istifade etmişlerdir. Çünkü İslamiyet’in telkinatıyla küfr-ü mutlak, inkâr-ı mutlak, şek ve tereddüde inkılap etmiştir. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Küfür şu cihetten ikiye ayrılır:

1. Küfr-ü mutlak ve inkâr-ı mutlak: Bu, Allah’ın varlığını mutlak manada inkâr etmektir. Yani Allah’ın var olabileceğine binde bir ihtimal bile vermemektir.

2. Küfr-ü meşkuk: Bu, inkârda şüpheye düşmektir. Yani Allah’ın varlığını inkârla birlikte, “Ya varsa! Belki de olabilir.” demektir.

Küfr-ü mutlak ve inkâr-ı mutlak insan için cehennemî bir vaziyettir. Bu cehennemi en iyi, evladını ve sevdiklerini toprağa koyanlar hisseder. Üstad Hazretleri bu cehennemî hâleti Risalelerin birçok yerinde beyan etmiş. Hatta Küçük Sözler bu cehennemî hâletin en güzel anlatıldığı risalelerdir.

— Peki, kâfir bu cehennemî hâlete nasıl dayanıyor?

Elcevab: Kâfir kendi kendine diyor ki: Belki de Allah vardır; ahiret vardır. Şimdi evladım orada daha mutludur. Belki de oradan bana bakıyor…

İşte kâfir bu “belki”lerle yaşar. Küfrün cehennemî hâletini hissettiğinde İslamiyet’in telkinatını düşünür; onunla teselli bulur. İslamiyet onun küfr-ü mutlakını, küfr-ü meşkuka çevirmiştir. Bu sayede hayattan lezzet alır ve keyfini sürer.

Üstadımız meseleyi şöyle açıyor:

O telkinatın kâfirlerde de yaptığı in’ikas ve tesirat sayesinde, kâfirlerin hayat-ı ebediye hakkında ümitleri vardır. Bu sayede, dünya lezzetleri ve saadeti onlarca tamamıyla zehirlenmez. Bütün bütün o lezzetler elemlere inkılap etmez. Yalnız tereddütleri vardır. Tereddüt ise her iki tarafa baktırır. Deve kuşu gibi tam manasıyla ne kuş olur ve ne de deve olur. Ortada kalarak her iki tarafın zahmetinden kurtulur. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Kâfire, “Ahiret var, orası için çalış.” denildiğinde, “Ya yoksa!” der; ibadetin zahmetinden kurtulur.

“Madem inanmıyorsun, o hâlde hem kendinin hem sevdiklerinin çürüyüp yok olacağına itikat et.” denildiğinde de “Ya varsa! İslam dini bundan bahsediyor.” der; bu sefer de bununla teselli bulur.

Tabii bütün tesellisi kabre kadardır… Ama yine de İslamiyet’in verdiği bu teselli sayesinde dünya hayatı bütün bütün zehirlenmez ve yaşanılmaz bir hâl almaz. Bu da İslamiyet’in kâfirlere olan rahmetidir.

Mana açık olduğundan sözü uzatmaya gerek görmüyoruz. Metni bir daha mütefekkirâne okuyalım ve bizi İslamiyet’le şereflendiren Rabbimize hamdüsena edelim:

REMİZ

Arkadaş! İslamiyet bütün insanlara bir nur bir rahmettir. Kâfirler bile onun rahmetinden istifade etmişlerdir. Çünkü İslamiyet’in telkinatıyla küfr-ü mutlak, inkâr-ı mutlak, şek ve tereddüde inkılap etmiştir.

O telkinatın kâfirlerde de yaptığı in’ikas ve tesirat sayesinde, kâfirlerin hayat-ı ebediye hakkında ümitleri vardır. Bu sayede, dünya lezzetleri ve saadeti onlarca tamamıyla zehirlenmez. Bütün bütün o lezzetler elemlere inkılap etmez. Yalnız tereddütleri vardır. Tereddüt ise her iki tarafa baktırır. Deve kuşu gibi tam manasıyla ne kuş olur ve ne de deve olur. Ortada kalarak her iki tarafın zahmetinden kurtulur. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin