55. Bu hakikatler, kavs-i kuzah renkleri gibi macun, bir takım nurani ayetlerdir…
Katre mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Bu hakikatler, kavs-i kuzah renkleri gibi macun, bir takım nurani ayetlerdir. Kâinat bütün evsaf-ı kemaliye ile muttasıf bir Hâlık’ın vücub-u vücud ve vahdetine delalet ve şehadet eder. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
(Kavs-i kuzah: Gökkuşağı)
Tam 40 derstir Allah’ın vücub-u vücudunun ve vahdetinin delillerini mütalaa ediyoruz. Bu deliller gökkuşağının renkleri gibi iç içe girmiş, sanki macun olmuş bir takım nurani ayetlerdir, delillerdir. Nasıl ki güneşin her bir rengi varlığının bir delilidir; aynen bunun gibi, bu ayetlerin her biri de Allah’ın varlığının ve birliğinin bir delilidir.
Yine şu kâinat Allahu Teâlâ’nın bütün sıfat-ı kemaliye ile muttasıf olduğuna şehadet eder. Mesela:
– Kâinat hayatıyla Allah’ın hayat sıfatına şehadet eder. Zira hayat ancak bir hayat sahibinden gelebilir.
– Yoktan yaratılmasıyla Allah’ın kudret sıfatına şehadet eder.
– Varlığının yokluğuna tercihiyle Allah’ın irade sıfatına şehadet eder.
– Hikmetli varlığıyla Allah’ın ilim sıfatına şehadet eder.
– Son derece düzgün yaratılmasıyla Allah’ın basar sıfatına şehadet eder.
Ve daha bunlar gibi onlarca sıfat-ı kemaliyeye şehadet eder, delalet eder. Demek, kâinat ve içindeki eşya Allah’ın esmâ-i hüsnâsına ayna, sıfat-ı ulyâsına mazhar ve sıfat-ı kemaliyesine şahittir.
Bu meseleyi önceki derslerde defaatle anlattığımızdan dolayı burada kısa kesip bu kadarla iktifa ediyoruz.
Üstadımız şöyle devam ediyor:
Evet, kâinat o Hâlık’ın nurunun gölgesi, esmasının tecelliyatı, ef’alinin asarıdır. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Şu kâinat yokluk karanlıklarından varlık âlemine Allah’ın “Nur” isminin tecellisiyle çıkmıştır.
Nur ism-i şerifi: Nurun kaynağı olan, nurlandıran, her şeyi aydınlatan manalarına gelmektedir.
Allahu Teâlâ şu âlemi Nur ism-i şerifinin tecellisiyle aydınlatmış; bu ism-i şerifinin tecellisiyle, mevcudatı yokluk karanlıklarından ziyadar varlık âlemine çıkarmıştır. Bu cihetle de şu âlem Allah’ın “Nur” isminin bir tecellisidir.
Bir hadis-i şerifte, حِجابُهُ النُّورُ “O’nun hicabı -yani perdesi- nurdur.” buyrulmuş. Tabii biz Allah’ın nurunun mahiyetini bilemeyiz ve bu nuru dünyevi nurlara benzetemeyiz. Şu kâinat da o nurun bir gölgesiymiş.
Yine şu kâinat Allah’ın esmasının tecelliyatı ve ef’alinin asarıdır.
Bu cümlenin tefekkürü için Cevşen’i elimize alalım ve her bir kelime ve cümlesiyle bu manayı tefekkür edelim. Cevşen’de okuduğumuz esmâ-i hüsnânın, sıfat-ı ulyânın ve ef’al-i İlahiyenin âlemdeki tecellisini görelim. Bununla da kâinatın ve içindeki eşyanın Allah’ın isimlerinin tecelliyatı, sıfatlarının mazharı ve ef’alinin asarı olduğunu hakka’l-yakin anlayalım.
Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:
Bu hakikatler, kavs-i kuzah renkleri gibi macun, bir takım nurani ayetlerdir. Kâinat bütün evsaf-ı kemaliye ile muttasıf bir Hâlık’ın vücub-u vücud ve vahdetine delalet ve şehadet eder. Evet, kâinat o Hâlık’ın nurunun gölgesi, esmasının tecelliyatı, ef’alinin asarıdır. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Yazar: Sinan Yılmaz