a
Ana SayfaKatre84. Rızık taahhüd altına alınmıştır. Fakat rızık dediğimiz iki kısımdır…

84. Rızık taahhüd altına alınmıştır. Fakat rızık dediğimiz iki kısımdır…

Katre mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

NÜKTE

وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا  ayet-i kerimesiyle, rızık taahhüd altına alınmıştır. Fakat rızık dediğimiz iki kısımdır: Hakiki rızık, mecazi rızık. Yani zaruri var, gayr-ı zaruri var. Ayetle taahhüd altına alınan zaruri kısmıdır.

Evet, hayatı koruyacak derecede gıda veriliyor. Cisim ve bedenin semizliği ve zafiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz. Denizin balıklarıyla karanın patlıcanları şahittir.

Mecazi olan rızık ise ayetin taahhüdü altında değildir. Ancak sa’y ve kesbe bağlıdır. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

(Ayet meali: Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’ın uhdesinde olmasın.)

Üstad Hazretleri bu meseleyi 12. Lem’a’da daha detaylı bir şekilde izah ediyor. Bu izahı mezkûr metnin şerhi makamında kaydediyoruz:

“Rızık doğrudan doğruya Kadîr-i Zülcelâlin elindedir ve hazine-i rahmetinden çıkar. Her bir zihayatın rızkı taahhüd-ü Rabbanîsi altında olduğundan, açlıktan ölmek olmamak lazım gelir. Hâlbuki zahiren açlıktan ve rızıksızlıktan ölenler çok görünüyor. Şu hakikatin ve şu sırrın hâlli şudur ki:

Taahhüd-ü Rabbanî hakikattir; rızıksızlık yüzünden ölenler yoktur. Çünkü o Hakîm-i Zülcelal, zihayatın bedenine gönderdiği rızkın bir kısmını ihtiyat için şahm ve içyağı suretinde iddihar eder. Hatta bedenin her hücresine gönderdiği rızkın bir kısmını, yine o hücrenin bir köşesinde iddihar eder. İstikbalde hariçten rızık gelmediği zaman sarf edilmek üzere bir ihtiyat zahiresi hükmünde bulundurur. İşte bu iddihar edilmiş ihtiyat rızık bitmeden evvel ölüyorlar. Demek, o ölmek rızıksızlıktan değildir. Belki sû-i ihtiyardan tevellüd eden bir âdet ve o sû-i ihtiyardan ve âdetin terkinden neş’et eden bir marazla ölüyorlar.

Evet, zihayatın bedeninde şahm suretinde iddihar edilen rızk-ı fıtrî, hadd-i vasat olarak kırk gün mükemmelen devam eder. Hatta bir marazın veya bir istiğrak-ı ruhanî neticesinde iki kırkı geçer. Hatta bir adam, şedit bir inat yüzünden, Londra mahpushanesinde yetmiş gün, sıhhat ve selametle, hiçbir şey yemeden hayatı devam ettiğini on üç sene evvel gazeteler yazmışlar.

– Madem kırk günden yetmiş seksen güne kadar rızk-ı fıtrî devam ediyor.

– Ve madem Rezzak ismi, gayet geniş bir surette rû-yi zeminde cilvesi görünüyor.

– Ve madem hiç ümit edilmediği bir tarzda, memeden ve odundan rızıklar akıyor, baş gösteriyor.

Eğer pürşer beşer, sû-i ihtiyarıyla müdahale edip karışmazsa, herhâlde rızk-ı fıtrî bitmeden evvel o zihayatın imdadına o isim yetişiyor, açlıkla ölüme yol vermiyor.

Öyleyse açlıktan ölenler, eğer kırk günden evvel ölseler, kat’iyen rızıksızlıktan değildir. Belki terkü’l-âdât mine’l-mühlikât sırrıyla, sû-i ihtiyardan gelen bir âdet ve terk-i âdetten neş’et eden bir illetten, bir marazdan ileri gelmiştir. Öyleyse açlıktan ölmek olmaz, denilebilir.” (12. Lem’a)

(Zihayat: Hayat sahibi / Taahhüd-ü Rabbanî: Her şeyin Rabbi olan Allah’ın garantisi / Şahm: Etler arasında bulunan yağ / İddihar etmek: Depolamak / Tevellüd eden: Meydana gelen / Maraz: Hastalık / İstiğrak-ı ruhanî: Tasavvufta Allah aşkından dolayı ruhen kendinden geçme hâli / Şedit: Şiddetli / Pürşer: Çok şerli / Terkü’l-âdât mine’l-mühlikât: Âdetlerin terki helakete götüren sebeplerdendir)

Metin açık olduğu için izaha gerek görmüyoruz. Anlayamadığınız yer varsa bir daha dikkatle ve yavaşça okumanız yeterli olacaktır. Üstadımızın baştaki izahını tekrar okuyarak mütalaamızı tamamlayalım:

NÜKTE

وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا  ayet-i kerimesiyle, rızık taahhüd altına alınmıştır. Fakat rızık dediğimiz iki kısımdır: Hakiki rızık, mecazi rızık. Yani zaruri var, gayr-ı zaruri var. Ayetle taahhüd altına alınan zaruri kısmıdır.

Evet, hayatı koruyacak derecede gıda veriliyor. Cisim ve bedenin semizliği ve zafiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz. Denizin balıklarıyla karanın patlıcanları şahittir.

Mecazi olan rızık ise ayetin taahhüdü altında değildir. Ancak sa’y ve kesbe bağlıdır. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin