a
Ana SayfaKatre68. Birinci Hakikat: Arkadaş, Malik-i Hakiki’den gaflet, nefsin firavunluğuna sebep olur…

68. Birinci Hakikat: Arkadaş, Malik-i Hakiki’den gaflet, nefsin firavunluğuna sebep olur…

Katre mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Birinci Hakikat: Arkadaş, Malik-i Hakiki’den gaflet, nefsin firavunluğuna sebep olur. Evet, taht-ı tasarrufunda bulunan bütün eşyanın Malik-i Hakiki’sini unutan, kendisini kendisine malik zannederek hâkimiyet tevehhümünde bulunur. Ve başkaları da bilhassa esbabı kendisine kıyas ile hâkim ve malik defterine kaydeder. Ve bu vesile ile Allah’ın mülkünü, malını kendilerine taksim ederek ahkâm-ı İlahiyeye karşı muaraza ve mübarezeye başlar. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

(Taht-ı tasarrufunda: İdaresi ve tasarrufu altında / Ahkâm-ı İlahiye: Allah’ın hükümleri)

Üstadımız müthiş bir tespitte bulunuyor: Malik-i Hakiki’den gaflet, nefsin firavunluğuna sebep olur.

Şimdi, Malik-i Hakiki’den gafletin, nefsin firavunluğuna nasıl sebep olduğunu, metni maddeleyerek mütalaa edelim:

1. Taht-ı tasarrufunda bulunan bütün eşyanın Malik-i Hakiki’sini unutan, kendisini kendisine malik zannederek hâkimiyet tevehhümünde bulunur.

Bu, birinci adımdır. Kişi ilk önce Malik-i Hakiki’den gaflet ediyor ve Allah’ı unutuyor. Yani kendisini kim yarattı? Sahibi kim? Maliki kim? Onu kim besliyor ve terbiye ediyor? Bütün eşyayı ona kim musahhar etmiş?

Bunları ve benzeri hakikatleri düşünmüyor; gafilane bir hayat yaşıyor. Bu gafletin neticesi olarak da kendisini kendisine malik zannederek hâkimiyet tevehhümünde bulunuyor. Şöyle ki:

Kişinin sahip olduğu ve tasarrufunda bulunduğu bütün eşya; cisminden evladına, mülkünden makamına kadar her şey, Allahu Teâlâ’nın mülküdür. O Allah ki kişinin taht-ı tasarrufundaki bütün eşyanın Malik-i Hakiki’sidir.

Gafil insan Malik-i Hakiki’yi unuttuğu için, kendisini kendisine malik zanneder ve hâkimiyet tevehhümünde bulunur. Öyle ya, bu gafile sorulsa:

— Seni kim yarattı?

O diyecek ki:

— Beni kimse yaratmadı. Ben kendi kendime var oldum.

Tekrar sorulsa:

— Peki, sahip olduğun eşyanın hakiki sahibi kim? Bu eşya kimin taht-ı tasarrufundadır?

O diyecek ki:

— Benimdir ve benim taht-ı tasarrufumdadır.

İtikadı bu olan kimse elbette kendini kendine malik zannedecek ve hâkimiyet davasında bulunacak. Yani tam bir firavun olacak. Firavun nasıl ki “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” demişti. Aynen bunun gibi, bu makamda nefis dahi kendini rab telakki ediyor.

Demek, Allah’tan gaflet, nefsin firavunluğu ile neticeleniyor. Yani nefis, kendisini kendisine malik zannediyor ve hâkimiyet tevehhümünde bulunuyor.

2. Ve başkaları da bilhassa esbabı kendisine kıyas ile hâkim ve malik defterine kaydeder.

Kişinin sadece kendi varlığını izah etmesi yetmez. Eşyanın vücudunu da izah etmeli ve onların nasıl var olduğunu da açıklamalıdır.

Gafil insan, kendisini kendisine malik ve hâkim zannediyordu. Bu kişi, eşyayı ve esbabı kendisine kıyas ederek der ki:

— Ben kendi kendime var olduğum gibi, eşya da ya kendi kendine ya da esbabın tesiriyle var olmuştur. Ve ben kendime malik olduğum gibi, eşya da kendine maliktir. Bu durumda, her şey kendi kendinin sahibidir. Ya da bütün eşyanın maliki ve sahibi esbaptır.

İşte böyle diyerek, eşyayı ve esbabı hâkim ve malik defterine kaydeder.

3. Ve bu vesile ile Allah’ın mülkünü, malını kendilerine taksim ederek…

Mezkûr muhakemenin neticesinde, Allah’ın mülkünü esbaba ve kendi nefislerine taksim etmeye başlar. Her şeyi dağıtır; Allah ile aralarındaki bağı koparır.

4. Ahkâm-ı İlahiyeye karşı muaraza ve mübarezeye başlar.

Ve son halka olarak, Allah’ın hükümlerine karşı muaraza ve mübarezeye başlar; âdeta bu hükümlerle savaşır. Günümüzün şeriat düşmanları gibi…

Üstadımız ne müthiş bir tespit yapmış! Bu metinde o kadar çok sorunun cevabı var ki… Mesela:

— İnsanın Allah’tan gaflet etmesi ne ile neticelenir?

Elcevab: Nefsin firavunluğu ile.

— İnsan niçin hâkimiyet davasında bulunur?

Elcevab: Zira Allah’ı unutan insan, sahip olduğu eşyanın, Allah’ın taht-ı tasarrufunda olduğunu inkâr eder. Bu inkârla da kendisini kendisine malik zanneder. Bu malikiyet tevehhümüyle de hâkimiyet davasında bulunur.

— Ateistler niçin eşyayı esbaba havale ediyor?

Elcevab: Kendisini kendisine malik zanneden ve hâkimiyet davasında bulunan insan, eşyayı kendisine kıyas ederek der ki: “Ben kendime malik isem onlar da kendilerine maliktir. Hem onları yapan esbaptır. Bu durumda, onlar ya kendilerinin sahibidir ya da esbabın malıdır.”

İşte böyle düşünerek -yani eşyayı kendilerine kıyas ederek- iman dairesinden çıkarlar.

— Kâfirler niçin şeriatın hükümlerine karşı gelip âdeta savaş açıyorlar?

Elcevab: Çünkü yukarıda beyan ettiğimiz batıl muhakemeleri sebebiyle Allah’ın mülkünü esbaba taksim ediyorlar. Onlara göre, ortada Allah’a ait bir şey yoktur ki Allah’ın sözü dinlensin. Hatta ortada Allah yoktur… Bu durumda da Allah’ın hükümleri diye bir şey yoktur. Kim “Vardır.” derse onunla savaşırlar ve o hükmü yok etmeye çalışırlar.

Kardeşlerim, Risale-i Nurları bu usulle okumalı ve metnin tamamını ihata etmeliyiz. Bir metni tam manasıyla anlamadan, cümlelerin arasındaki irtibatları kurmadan ve cümlelerin söyleniş sebeplerini keşfetmeden bir sonraki metne geçmemeliyiz. Hatta okuduğumuz metnin özetini -kitaba bakmaksızın- yapabilmeli ve ezberden anlatabilmeliyiz. İşte bu, derunî bir mütalaadır ki kişiyi mananın boyasıyla boyar ve bir ders-i hikmet almasını sağlar.

Bu dersimizde şu kısmı mütalaa ettik:

Birinci Hakikat: Arkadaş, Malik-i Hakiki’den gaflet, nefsin firavunluğuna sebep olur. Evet, taht-ı tasarrufunda bulunan bütün eşyanın Malik-i Hakiki’sini unutan, kendisini kendisine malik zannederek hâkimiyet tevehhümünde bulunur. Ve başkaları da bilhassa esbabı kendisine kıyas ile hâkim ve malik defterine kaydeder. Ve bu vesile ile Allah’ın mülkünü, malını kendilerine taksim ederek ahkâm-ı İlahiyeye karşı muaraza ve mübarezeye başlar. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin