20. Semavatın yıldızlar gibi âsâr-ı muntazamadaki müşabehet ve arzın birbirine benzeyen çiçeklerinde…
Katre mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Ve keza, semavatın yıldızlar gibi âsâr-ı muntazamadaki müşabehet ve arzın birbirine benzeyen çiçeklerinde, hayvanatındaki münasebet, hâlıkın bir olduğuna delaletle şehadetini اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ile ilan eder. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
(Âsâr-ı muntazama: İntizamlı eserler / Müşabehet: Birbirine benzeme / Münasebet: İki şey arasındaki tenasüb, uygunluk)
Üstadımız yıldızlara “âsâr-ı muntazama” dedi. Evet, yıldızlar muntazam eserlerdir. Yapılarından tutun şekillerine kadar, hareketlerinden tutun işleyişlerine kadar, birbirleriyle münasebetlerinden tutun ölümlerine kadar, her şeylerinde bir intizam vardır. Astronomi ilmi bu intizamı inceleyen ve ortaya koyan bilim dalıdır.
Semavatın âsâr-ı muntazaması olan yıldızlar arasında bir müşabehet (birbirine benzeme) vardır. Meteorlardan galaksilere, nötron yıldızlarından kuasarlara kadar, yaratılan ne varsa hepsinin hidrojeni bir, helyumu bir, karbonu bir, ışığı bir, hülasa bütün maddeleri birdir. Yine meydana geliş tarzları bir, işleyişleri bir; termonükleer reaksiyonlardan çekim gücüne kadar bütün hareketlerinde hâkim olan kanunlar birdir.
— Bu kadar birlik unsurundan bir tanesi bile tesadüf ile izah edilemezken, hepsinin birden kâinatın her yanında hükmünü icra etmesi, bütün kâinatın tek bir elden yaratılıp idare edildiğini ispat etmez mi?
— Eğer -hâşâ- Allah inkâr edilirse, yıldızlar arasındaki bu müşabehet neyle izah edilecek?
Semavatın yıldızları arasında bir müşabehet olduğu gibi, arzın çiçekleri ve hayvanatı arasında da bir münasebet vardır. Burada “münasebet” kelimesiyle “alaka” değil, “iki şey arasındaki tenasüb ve uygunluk” kastedilmiştir. Üstad Hazretleri bu tenasüb ve uygunluğu Lem’alar Risalesi’nde şöyle beyan ediyor:
“Bir nevin efradı arasındaki tevafuk ve bir cinsin envâı arasında âzâ-yı esasiyede bulunan müşabehet…”
Meseleyi biraz açalım:
Bir elma ağacı diğer elma ağaçlarıyla aynıdır. Yaprakları, çiçekleri ve meyveleri birbirine benzer. Bu, efrad arasındaki tevafuktur.
Elma ağacı diğer ağaçlara birebir benzemez. Ancak âzâ-yı esasiyede (esas azalarda) bir benzerlik vardır. Hepsinin kökü, dalları; yaprak, çiçek ve meyveleri vardır. Bu, nevler arasındaki müşabehet yani benzerliktir.
Yine bir bülbül diğer bülbüllerle aynıdır. Bu kuşu nerede görseniz, “Bu bülbüldür.” dersiniz. Bu, efrad arasındaki tevafuktur.
Bülbül diğer kuşlara birebir benzemez. Ancak aza-yı esasiyede bir benzerlik vardır. Hepsinin kanadı, gözü, ayağı, gagası ve birbirine benzeyen azaları vardır. İşte bu, nevler arasındaki müşabehet yani benzerliktir.
Yine bir gül diğer güllerle aynıdır. Nerede bu çiçeği görseniz, “Bu güldür.” dersiniz. Bütün güller birbirine benzer. Bu, efrad arasındaki tevafuktur.
Gül diğer çiçeklerle birebir benzemez. Ancak aza-yı esasiyede bir benzerlik vardır. Hepsinin bir sapı, yaprağı ve çiçeği vardır. Bu, nevler arasındaki benzerliktir.
— Peki, bir nevin fertleri arasındaki tevafuk ve bir cinsin nevleri arasındaki müşabehet neyi ispat eder?
Üzerlerinde işleyen kalemin vahdetini ve hepsinin aynı elden çıktığını ispat eder. Eğer farklı bir el karışsaydı, karışıklık olur ve bu benzerlik olmazdı. Madem karışıklık yok ve bir benzerlik var, o hâlde hâlıkları bir, mucidleri bir ve rableri birdir.
Üstadımız Lem’alar Risalesi’nde bu hakikati anlatırken “tevafuk” ve “müşabehet” kelimelerini kullandı. Burada ise “tevafuk” kelimesine bedel “münasebet” dedi. “Münasebet” ifadesiyle, efrad arasındaki tevafuk kastedilmiştir.
Netice: Semavat, âsâr-ı muntazaması olan yıldızlardaki müşabehetin lisanıyla; yeryüzü, eserleri olan nebatat ve hayvanattaki münasebetin lisanıyla اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ der; hâlıklarının bir olduğunu ilan eder, vahdete şehadet eder ve ikinci bir eli reddeder.
Şimdi, mütalaasını yaptığımız cümleyi bir daha okuyalım:
Ve keza, semavatın yıldızlar gibi âsâr-ı muntazamadaki müşabehet ve arzın birbirine benzeyen çiçeklerinde, hayvanatındaki münasebet, Hâlık’ın bir olduğuna delaletle şehadetini اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ile ilan eder. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Yazar: Sinan Yılmaz