9. Öyle Muhammed (a.s.m.) ki icma ve tasdiklerine mazhar olmakla…
Üstad Hazretleri, Peygamberimiz (a.s.m.)’ın sıfatlarını saymaya şöyle devam ediyor:
Öyle Muhammed (a.s.m.) ki icma ve tasdiklerine mazhar olmakla, enbiya ve mürselîne siyadet ünvanını ve ittifak ve tahkiklerini almakla, imamü’l-evliya ve’l-ulema lakabını almıştır. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
(Mürselîn: Peygamberler / Siyadet: Efendilik, seyyidlik / İmamü’l-evliya ve’l-ulema: Âlimlerin ve evliyanın imamı)
Katre Risalesi Allah’ın vücub-u vücudunu ve vahdaniyetini ispat eden bir eserdir. Üstad Hazretleri, Allah’ın varlığına birinci delil olarak Peygamberimiz (a.s.m.)’ı gösterdi. Bunu önceki derste işlemiştik.
Peygamberimiz (a.s.m.) Allah’ın varlığına delil olarak gösterildiğinde onun da risaletini ispat etmek iktiza etti. Zira risaleti ispat edilmezse Allah’ın varlığına olan delaleti ve şehadeti askıda kalır. İşte bu sebeple Üstad Hazretleri, Peygamberimiz (a.s.m.)’ın risaletini ispata girişti. Mezkûr cümle ve metnin devamında gelecek cümleler bu iktiza sebebiyle yazıldı.
Şimdi, mezkûr cümlenin mütalaasını yapalım:
Üstad Hazretleri, Peygamberimiz (a.s.m.)’ı iki sıfatla vasfetti:
1. Peygamberlerin icma ve tasdiklerine mazhar olup onların seyyidi olması.
2. Evliya ve âlimlerin ittifak ve tahkiklerini alarak onların imamı olması.
Önce birinci maddenin mütalaasını yapalım:
Peygamberimiz (a.s.m.)’ın risaleti hususunda diğer peygamberlerin icma ve tasdikleri vardır. Bu icma ve tasdik de iki şekildedir:
1. Lisan-ı kâl ile yapılan tasdik: Bir kısım peygamber, Efendimiz (a.s.m.)’ın geleceğini haber vermiş ve bunu müjdelemiştir. Üstadımız bu konuyu detaylı bir şekilde 19. Mektup’un 16. İşaretinde işlemiş. Birkaç misalini nakledelim:
Hz. İsa şöyle demiş:
— Ben gideceğim, ta dünyanın reisi gelsin.
Yine demiş ki:
— Birisi gelecek, bana ihtiyaç kalmayacak. Ben onun bir mukaddimesiyim ve müjdecisiyim.
Yine İncil’de şöyle geçiyor:
— Ben gidiyorum, ta size Faraklit gelsin. Yani Ahmed gelsin.
Yine İncil’de şöyle geçiyor:
— Ben Rabbimden hakkı batıldan ayırt eden bir peygamberi istiyorum ki ebede kadar sizinle bulunsun.
Semavi kitaplarda geçen bütün sözleri nakletsek ders çok uzun kaçar. Bu sebeple dört örnekle iktifa ediyoruz. 19. Mektup’un 16. İşaretinde bu meselenin çok misalleri var. Dileyenler bu kısmı okuyabilir.
2. Lisan-ı hâl ile tasdik: Diğer peygamberler her neyi dava etmiş ve ümmetlerine her neyi nasihat etmişse, Peygamberimiz (a.s.m.) da aynı şeyi dava etmiş ve ümmetine aynı şeyleri nasihat etmiştir. İşte bu benzerlik, Peygamberlerin risalet-i Ahmediye (a.s.m.)’ı lisan-ı hâl ile tasdikleridir.
Bu mesele Şuaat’ta şöyle geçiyor:
“Enbiyaya ‘nebi’ dedirtmiş ve nübüvvetlerine medar olmuş olan esaslar ki:
– Her bir nebi, iddia-yı nübüvvet ve mucizeyi izhar
– Ve düstur-u hareketi, hukukullah ve hukuk-u ibadı muhafaza
– Ve terk-i menâfi-i şahsiyye
– Ve ümeme karşı keyfiyet-i muameleleri
– Ve ümmetin onlara karşı keyfiyet-i telakkisi
– Ve zatlarındaki sebeb-i temayüz olan meziyyât gibi, medar-ı nübüvvet olan esaslar evlad-ı beşerin en ahir üstadı olan Muhammed-i Hâşimîde (a.s.m.) daha ekmeli ve daha azheri bulunur.
Demek oluyor ki:
– Yakîni ifade eden nev-i vahiddeki istikra
– Hususan kıyas-ı hadsî-i hafî ianesiyle
– Ve kıyas-ül evleviyenin teyidiyle
– Mucizatlarının lisanıyla
Vahdet-i Sâni’in bir burhan-ı bâhiresi olan Muhammed’in (a.s.m.) sıdk-ı nübüvvetine şehadet ederler.” (Şuaat)
Netice: Peygamberimiz (a.s.m.) peygamberlerin hem lisan-ı hâl hem de lisan-ı kâl ile icma ve tasdiklerine mazhar olmuş, bununla da Seyyidü’l-enbiyâi ve’l-mürselin (enbiya ve mürselînin efendisi) ünvanını almıştır.
Üstadımız cümlenin devamında şöyle demişti: İttifak ve tahkiklerini almakla, imamü’l-evliya ve’l-ulema lakabını almıştır.
Evet, Peygamberimiz (a.s.m.) evliya ve ulemanın ittifak ve tahkiklerine mazhar olmuş; bu mazhariyetle de onların imamı olmuştur.
Şunu bir düşünelim:
Mesela Şâh-ı Geylânî Hazretleri, Şâh-ı Nakşibendî Hazretleri, Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri ve ismini saymakla bitiremeyeceğimiz diğer evliya bizi nasıl cezbediyor!..
Yine İmam-ı Azam Hazretleri, İmam Şafiî Hazretleri, Ahmed İbni Hanbel ve İmam Malik Hazretleri, İmam Serahsî, Fahreddin er-Râzî ve ismini saymakla bitiremeyeceğimiz diğer âlimler bizi ne kadar çok etkiliyor!..
Şimdi bir de şunu düşünelim:
Bizi etkileyen bütün bu evliya ve ulemanın imamı Hz. Muhammed (a.s.m.)’dır. Hepsi onun rahlesinde yetişmiş ve onun dersiyle hakka vasıl olmuştur. Bu evliya ve ulemadan birini bile inkâr etmek mümkün değilken, hepsinin imamı ve üstadı olan Hz. Muhammed (a.s.m.)’ı inkâr etmek nasıl mümkün olur?
Meselenin tefekkürünü sizlere havale ediyor ve dersimizi noktalıyoruz. Bu dersimizde şu cümlenin mütalaasını yaptık:
Öyle Muhammed (a.s.m.) ki icma ve tasdiklerine mazhar olmakla, enbiya ve mürselîne siyadet unvanını ve ittifak ve tahkiklerini almakla, imamü’l-evliya ve’l-ulema lakabını almıştır. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Yazar: Sinan Yılmaz