17. Ve keza, kâinatta intizam ve ıttırad hükümfermadır. Bu iki sıfat mutasarrıfın vahdetine…
Katre mütalaasına devam ediyoruz:
Ve keza, kâinatta intizam ve ıttırad hükümfermadır. Bu iki sıfat mutasarrıfın vahdetine ve bir olduğuna şehadet etmekle اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ hakikatini ilan ediyor. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
(Ittırad: Sıra ile birbirini takip etme / Hükümferma: Hüküm süren / Mutasarrıf: Tasarruf eden)
Allah’ın varlığına ve birliğine en büyük delillerden biri de intizam hakikatidir. Zira şu kâinatta, sinek kanadından tutun semavatın kandillerine, atomdan tutun denizlerin diplerine kadar öyle bir intizam vardır ki Nezzam’ın varlığını güneş gibi gösterir.
Kâinattaki intizamı:
– Her bir varlığın vücudunda,
– O varlığın suretinde,
– Aza ve cihazlarında görmek mümkündür.
– Yine rüzgârların tasrifinden bulutların teshirine, yıldızların hareketinden yağmur damlalarının inişine kadar, her bir fiilde görmek de mümkündür.
Ayrıca bu intizamda bir ıttırad vardır. Ittırad: Sıra ile birbirini takip etmektir.
– Geceden sonra gündüzün, gündüzden sonra gecenin gelmesi,
– Yazdan sonra sonbaharın, sonbahardan sonra kışın, kıştan sonra ilkbaharın ve ilkbahardan sonra tekrar yazın gelmesi,
– İntizamla yaratılan varlıkların ölüp yerlerine emsallerinin gelmesi ve emsallerinde aynı intizamın gözükmesi ıttırada misaldir.
İntizam ile ıttıradı şu örneklerle ayırt edebiliriz:
– Yıldızların hareketindeki düzgünlük intizamdır. Bu düzgünlüğün milyonlarca yıldır devam etmesi ıttırattır.
– Bir ağacın çiçek, yaprak ve meyvelerindeki düzgünlük intizamdır. Bu ağacın her kışta ölüp her baharda tekrar ihya edilmesi ve çiçek, yaprak ve meyvelerinde aynı intizamın gözükmesi ıttırattır.
– Bir sineğin vücudundaki düzen ve tertip intizamdır. Bu düzen ve tertibin yaratılan her sinekte gözükmesi ve bunun binlerce senedir aynı şekilde devam etmesi ıttırattır.
Demek, eşyada ve ef’alde gözüken tertip ve düzen intizamdır; bu tertip ve düzenin devam etmesi ıttırattır.
Şu kâinattaki intizamı anlatmak için ciltler dolusu kitap yazılabilir ve yazılmıştır da. Hatta değil kâinat, bir sineğin vücudundaki intizam için bile bir kitap yazılabilir. Bizler âlemdeki ve eşyadaki intizamı ilgili fenlerin kitaplarına havale ediyor; intizamı bir parça tefekkür edebilmek için, eşyanın en küçük yapı taşı olan atomdaki intizama şöyle dikkat çekiyoruz:
Hava, su, dağlar, hayvanlar, bitkiler, vücudumuz; kısacası en küçüğünden en büyüğüne kadar gördüğünüz, dokunduğunuz, hissettiğiniz her şey atomlardan meydana gelmiştir. Atomlar öyle küçük parçacıklardır ki en güçlü mikroskoplarla dahi görmek mümkün değildir.
Atomun küçüklüğünü şu örnekle anlamaya çalışalım:
Elimizde bir anahtar olduğunu farz edelim. Kuşkusuz bu anahtarın içindeki atomları görebilmemiz mümkün değildir. Anahtardaki atomları görebilmek için elimizdeki anahtarı dünyanın boyutlarına getirdiğimizi farz edelim. Elimizdeki anahtar dünya boyutunda büyürse, işte o zaman anahtarın içindeki her bir atom kiraz büyüklüğüne ulaşır.
Her atom, bir çekirdek ve çekirdeğin çok uzağındaki yörüngelerde dönüp dolaşan elektronlardan oluşmuştur. Çekirdeğin yarıçapı ise atomun yarıçapının on binde biri kadardır. Elimizdeki anahtarı dünya boyutuna getirdiğimizde ortaya kiraz büyüklüğünde atomlar çıkmıştı. Şimdi, kiraz büyüklüğündeki atomların içinde çekirdeği arayalım…
Bu arayış boşunadır. Çünkü -böyle bir ölçekte bile- çok daha küçük olan çekirdeği görme imkânımız kesinlikle yoktur. Çekirdeği görebilmemiz için, atomumuzu temsil eden kiraz yeniden büyüyüp iki yüz metre yüksekliğinde kocaman bir top olmalıdır. Bu akıl almaz boyuta karşın atomumuzun çekirdeği sadece çok küçük bir toz tanesi boyutuna gelecektir.
Şimdi, bu küçük yapıdaki intizamı görelim:
Atomda bulunan elektronlar, sahip oldukları elektrik yükü nedeniyle çekirdeğin etrafında sürekli olarak dönerler. Bütün elektronlar eksi (-) elektrik yüküyle, bütün protonlar da artı (+) elektrik yüküyle yüklüdürler. Atomun çekirdeğindeki artı yük, elektronları kendisine doğru çeker. Bu nedenle elektronlar çekirdeğin etrafından ayrılamazlar.
Atomun merkezinde ne kadar proton varsa dışında da o kadar elektron vardır. Bu sayede atomların elektriksel yükü dengelenir. Ancak protonun hacmi de kütlesi de elektrondan çok daha fazladır. Eğer bir karşılaştırma yapmak gerekirse: Aralarındaki fark, bir insanla bir fındık arasındaki fark gibidir. Ama yine de elektrik yükleri birbirinin aynıdır.
— Acaba proton ve elektronun elektriksel yükleri eşit olmasaydı ne olurdu?
Bu durumda, evrendeki tüm atomlar, protondaki fazla artı elektrik nedeniyle artı elektrik yüküne sahip olurlardı. Bunun sonucunda da evrendeki her atom birbirini iterdi.
— Peki, evrendeki atomlar birbirini itse neler yaşanırdı?
Yaşanacak olan şey şudur: Bir anda paramparça olurduk. Gövdemiz, bacaklarımız, başımız, gözlerimiz, dişlerimiz, kısaca vücudumuzun her parçası bir anda havaya uçardı. Sadece biz değil, dünya da bir anda havaya dağılırdı. Yeryüzündeki tüm denizler, dağlar, Güneş Sistemi’ndeki tüm gezegenler ve evrendeki bütün gök cisimleri aynı anda sonsuz parçaya ayrılıp yok olurlardı. Ve bir daha da evrende gözle görülür hiçbir cisim var olmazdı.
Üstelik böyle bir olayın yaşanması, elektron ve protonların elektrik yükleri arasındaki dengenin sadece 100 milyarda bir oranında değişmesiyle gerçekleşir. Evrenin yok olması ise bu dengedeki milyar kere milyarda bir oynama ile meydana gelir. Yani evrenin ve canlıların varlığı böyle hassas bir intizam ile mümkündür.
Buraya kadar anlattıklarımız, tek bir atomun içindeki kusursuz intizamın sadece birkaç küçük detayıydı. Aslında atom, üzerine ciltlerce kitap yazılabilecek kadar kapsamlı bir yapıya ve intizama sahiptir.
Şimdi, yıldızların intizamlı hareketlerinden varlıkların intizamlı vücutlarına, azaların intizamlı yaratılışından dişlerin intizamlı dizilişine kadar, kâinattaki ve varlıklardaki intizamı düşünün. Sonra bu intizamdaki ıttıradı -yani bu intizamın milyonlar senedir devam ettiğini- tefekkür edin. Daha sonra da şu sorunun cevabını verin:
— Düz yoldaki bir arabanın intizamlı hareketi gibi basit bir intizamı dahi şoförün varlığına bağlamak zorunda olan insan, nasıl olur da şu kâinattaki intizamı ve ıttıradı tesadüfe ve sebeplere havale edebilir?
Üstadımız şöyle demişti: Bu iki sıfat mutasarrıfın vahdetine ve bir olduğuna şehadet etmekle اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ hakikatini ilan ediyor.
İntizam ve ıttırad Allah’ın vahdetine büyük bir delildir. Zira intizam ancak tek bir elden sudur edebilir. Birçok eller bir işe karışsa, karıştırır. Bir memlekette iki padişah, bir ilde iki vali ve bir köyde iki muhtar olmaz. Eğer olursa karışıklık olur.
– Madem bu âlemde zerre miskal karışıklık yoktur ve bir intizam vardır.
– Ve madem bu intizamda bir ıttırad gözükmektedir.
O hâlde bu intizamı kuran ve devam ettiren bir zat olmalıdır. O zat da Allah’tır. O Allah ki ne misli, ne misali, ne şeriki, ne de ortağı vardır. Vahid’dir, Ehad’dir, Fert’tir, Samed’dir. Göz önündeki şu hassas intizam ve ıttırad, Onun varlığından ve birliğinden başka hiçbir şey ile izah edilemez!
Bu dersimizde şu cümlenin mütalaasını yaptık:
Ve keza, kâinatta intizam ve ıttırad hükümfermadır. Bu iki sıfat mutasarrıfın vahdetine ve bir olduğuna şehadet etmekle اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ hakikatini ilan ediyor. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
Yazar: Sinan Yılmaz