a
Ana SayfaKatre82. Arkadaş! “Na’büdü”deki “nun”un ifade ettiği cem ve cemaat, fikri ve kalbi ayık olan…

82. Arkadaş! “Na’büdü”deki “nun”un ifade ettiği cem ve cemaat, fikri ve kalbi ayık olan…

Katre mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

NÜKTE

Arkadaş!  نَعْبُدُ  deki “nun”un ifade ettiği cem ve cemaat… (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

نَعْبُدُ  lafzı  عَبَدَ  fiilinin muzari cem-i mütekellim sigasıdır.

–  عَبَدَ  “İbadet etti.” manasındadır.

–  أَعْبُدُ  “Ben ibadet ederim.” manasındadır.

–  نَعْبُدُ  “Biz ibadet ederiz.” manasındadır.

Namaz kılan kişi tek başına bir fert olduğu hâlde  أَعْبُدُ  değil,  نَعْبُدُ  demektedir. Üstadımız bu cem sigasındaki hikmeti şöyle izah ediyor:

Fikri ve kalbi ayık olan musallînin nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir. Ve bütün müminlerden teşekkül etmiş, şarktan garba kadar dizilmiş safları hâvi o cemaat-i kübra içinde namaz kıldığını ihtar ettirir. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

(Musallî: Namaz kılan / Sath-ı arz: Yeryüzü / Cemaat-i kübra: Büyük cemaat)

أَعْبُدُ  “Ben ibadet ederim.” yerine  نَعْبُدُ  “Biz ibadet ederiz.” denmesinin bir hikmeti buymuş. Namaz kılan kimse “biz” ifadesiyle bütün cemaat-i müminîni kastediyormuş. Sanki yeryüzü bir mescid olmuş; bütün müminler bu mescitte omuz omuza saf tutup dizilmiş. Kendisi dahi o safta yer tutmuş…

İşte böyle büyük bir cemaat içinde namaz kıldığını hayal ederek  نَعْبُدُ  demiş. Rabbimiz bize de bu şuur ile namaz kılmayı nasip etsin.

Üstadımız şöyle devam ediyor:

Ve keza,  لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  olan kelime-i zikriyeyi bir insan vird-i zeban ettiği zaman, zamanı bir halka-i zikir tahayyül etmekle, o halkanın sağ tarafı olan mazi cihetinde enbiyanın, sol tarafı olan istikbal cihetinde de evliyanın oturup cemaatle zikrettiklerini ve kendisi de o cemaat-i uzma içinde bulunarak şu kubbe-i minayı dolduran yüksek, İlahî ve tatlı sedalarına iştirak ettiğini tahayyül etsin. Kuvve-i hayaliyesi daha keskin olanlar da kâinat mescidinde bütün masnuatın teşkil ettikleri halka-i zikirlerine girsin, şu fezayı velvelelendiren o sedaları dinlesin. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

(Kubbe-i mina: Gök kubbesi)

Metin açık olduğundan izaha gerek duymuyoruz. Ancak şu kadar deriz ki:

Risale-i Nurları anlamak başka, yaşamak başka… Biz bu metni anladık. Zikir çekerken zamanı bir halka-i zikir yapacakmışız. Bu halkanın sağ tarafında enbiya, sol tarafında da evliyanın olduğunu hayal edecekmişiz. Biz dahi bu cemaatin içinde hayalen oturup kelime-i tevhidin zikrine devam edecekmişiz. Bu cemaat-i uzmanın zikriyle gök kubbenin inlediğini hayal kulağıyla duyacakmışız. Hatta gücümüz yetiyorsa kâinatı bir mescid suretinde tahayyül edip, bütün mahlukattan bir halka-i zikir oluşturup, onlarla birlikte  لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  diyecekmişiz…

— Peki, aramızda böyle zikir çeken var mı?

İşte bilmek ve anlamak ile amele dökmek arasındaki fark bu… Ben burayı bir saat anlatabilirim. Hem de ayet ve hadislerle süsleyip çok keyifli bir ders yapabilirim.

— Ama acaba hiç kendimi böyle bir halka-i zikirde hayal edip kelime-i tevhidin zikrine devam ettim mi?

— Ya da namaz kılarken  نَعْبُدُ  dediğimde, kendimi o cemaat-i kübranın arasında hissettim mi?

Üstadımız bize burada bir ders veriyor. “Namazı böyle kıl, zikre böyle devam et.” diyor. Biz ise dersimize çalışmıyor, sadece okumak ve anlamakla ilgileniyoruz. Bu sebeple de bir türlü kemal bulamıyoruz. Okuyoruz, okuyoruz, okuyoruz ama hâlâ hamız, hâlâ hamız. Kırk yıldır bu kazanda kaynarız da hâlâ çiğiz…

Pişmek için dersi yapmak lazım. Sadece okumakla pişeceğini sananlar vallahi aldanmıştır, billahi aldanmıştır!

Bu dersimizde şu nüktenin mütalaasını yaptık:

NÜKTE

Arkadaş!  نَعْبُدُ  deki “nun”un ifade ettiği cem ve cemaat, fikri ve kalbi ayık olan musallînin nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir. Ve bütün müminlerden teşekkül etmiş, şarktan garba kadar dizilmiş safları hâvi o cemaat-i kübra içinde namaz kıldığını ihtar ettirir.

Ve keza,  لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  olan kelime-i zikriyeyi bir insan vird-i zeban ettiği zaman, zamanı bir halka-i zikir tahayyül etmekle, o halkanın sağ tarafı olan mazi cihetinde enbiyanın, sol tarafı olan istikbal cihetinde de evliyanın oturup cemaatle zikrettiklerini ve kendisi de o cemaat-i uzma içinde bulunarak şu kubbe-i minayı dolduran yüksek, İlahî ve tatlı sedalarına iştirak ettiğini tahayyül etsin. Kuvve-i hayaliyesi daha keskin olanlar da kâinat mescidinde bütün masnuatın teşkil ettikleri halka-i zikirlerine girsin, şu fezayı velvelelendiren o sedaları dinlesin. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin