a
Ana SayfaKatre50. Ve keza, büyük bir fakr u ihtiyaçta bulunan kâinatın enva ve eczasına lazım olan…

50. Ve keza, büyük bir fakr u ihtiyaçta bulunan kâinatın enva ve eczasına lazım olan…

Katre mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Ve keza, büyük bir fakr u ihtiyaçta bulunan kâinatın enva ve eczasına lazım olan işlerini, hacetlerini evkat-ı münasibte  مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ  îfa ve is’af etmek, bir Rezzak-ı Kerîm’in vücub-u vücuduna delalet eder. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

(Evkat-ı münasib: Uygun vakitle / İs’af etmek: İsteği yerine getirmek / مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ : Umulmadık yerden)

Her bir varlık zatında son derece fakirdir. İhtiyacının binde birini karşılamaya gücü yoktur. Mesela insanı ele alalım:

Göze ihtiyacımız var, kulağa ihtiyacımız var, dile ihtiyacımız var; kalbe, akla, hafızaya ve saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok duygu ve cihazata ihtiyacımız var.

— Peki, bunların en küçüğünü yapmaya gücümüz yeter mi?

Yetmez. Ama bakıyoruz bütün ihtiyaçlarımız mükemmelen karşılanıyor. İşte nihayetsiz bir fakirlik içinde iken, bütün ihtiyacımızın karşılanmasının lisan-ı hâliyle Allah’ın varlığını ispat ediyoruz.

Yani fakrın lisan-ı hâliyle diyoruz ki:

— Bir Zat-ı Kerim var, bütün ihtiyaçlarımızı o karşılıyor; bizi nazenin bir bebek gibi besliyor.

Sadece bizim değil, bütün mahlukatın ihtiyaçlarını kerimâne bir şekilde karşılıyor. Her bir mahluk binler ihtiyaç içinde yuvarlanırken, umulmadık bir yerden, vakt-i münasibte ihtiyaçları karşılanıyor. Hâlbuki bu varlıklar ihtiyaçlarının değil binde birini, milyonda birini kendi kuvvetleriyle karşılayamaz. İşte bu hâl fakrın lisan-ı hâlidir ki her bir mahluk ihtiyacının karşılanması lisanıyla bir Zat-ı Rahim ve Kerim’in vücub-u vücudunu ilan eder.

Bugün bu hakikati birkaç saat tefekkür edelim. Mahlukatın fakirlikleri ile birlikte,

– İhtiyaçlarının nasıl karşılandığını,

– Aza ve cihazlarla nasıl donatıldığını,

– Rızıklarının vakt-i münasibte nasıl gönderildiğini,

– Memelerden sütün akması gibi, umulmadık yerlerden onlara nasıl yetiştirildiğini düşünelim.

Her bir sahnenin arkasından bizler de “Lâ ilâhe illallah” diyelim ve Allah’ın vücub-u vücudunu ilan edelim.

Unutmayın, mananın boyasıyla boyanmak ancak tefekkür ile mümkündür. Hakikatler üzerinde tefekkür edilmezse etkisi sathi olur. Bu sebeple, tefekküre çok önem vermeliyiz.

Bu dersimizde şu cümlenin mütalaasını yaptık:

Ve keza, büyük bir fakr u ihtiyaçta bulunan kâinatın enva ve eczasına lazım olan işlerini, hacetlerini evkat-ı münasibte  مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ  îfa ve is’af etmek, bir Rezzak-ı Kerîm’in vücub-u vücuduna delalet eder. (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin