a
Ana SayfaLâsiyyemat92. Bahara ait güzel masnuatın güze ait tahribatı ancak vazifelerinin bitmesiyle terhislerdir…

92. Bahara ait güzel masnuatın güze ait tahribatı ancak vazifelerinin bitmesiyle terhislerdir…

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

وأَن التخريبات الخريفيّة  ve güze ait tahribat  للمصنوعات الجميلات الربيعيّة  bahara ait güzel masnuatın  إنما هي  o tahribat ancak  ترخيصاتٌ بتمام الوظيفات  vazifelerinin bitmesiyle terhislerdir  وتفريغاتٌ لوُفودِ مخلوقاتٍ جديدات  ve yeni mahlukatın gelişi için boşaltmalardır  وإحضاراتٌ لنـزولِ مصنوعاتٍ موظفات  ve muvazzaf masnuatın konaklaması için hazırlıklardır  وتنبيهاتٌ للغفَلات والسكرات  ve gafletler ve sarhoşluklar için tembihlerdir.

Ve (insanın anlaması gerekir ki) bahara ait güzel masnuatın güze ait tahribatı ancak vazifelerinin bitmesiyle terhislerdir; yeni mahlukatın gelişi için (yer) boşaltmalardır; muvazzaf masnuatın konaklaması için hazırlıklardır ve gafletler ve sarhoşluklar için tembihlerdir.

İzah: Üstad Hazretleri bu esası Onuncu Söz’de şöyle beyan etmiş:

“Yedinci Esas: Hem anlarsın ki güz mevsiminde yaz, bahar âleminin güzel mahlukatının tahribatı idam değil. Belki vazifelerinin tamamıyla terhisatıdır… Hem yeni baharda gelecek mahlukata yer boşaltmak için tefrîgattır… Ve yeni vazifedarlar gelip konacak ve vazifedar mevcudatın gelmesine yer hazırlamaktır ve ihzarattır… Hem zîşuura vazifesini unutturan gafletten ve şükrünü unutturan sarhoşluktan ikazat-ı Sübhaniyedir.” (Onuncu Söz)

Metin açık olduğundan izahına girişmiyor, sekizinci esasa geçiyoruz:

وأنّ لِصانع هذا العالم  ve bu âlemin Sâniinin vardır  عالما آخرَ باقيا  başka ve baki bir âlemi  يسوق إليه عبادَه  kullarını oraya sevk ediyor  ويشوّقهم إليه  ve onları oraya teşvik ediyor. 

Ve (insanın anlaması gerekir ki) bu âlemin Sâniinin başka ve baki bir âlemi vardır. Kullarını oraya sevk ediyor ve onları oraya teşvik ediyor.  

İzah: Üstad Hazretleri bu esası Onuncu Söz’de şöyle beyan etmiş:

“Sekizinci Esas: Hem anlarsın ki şu fâni âlemin sermedî Sânii için başka ve baki bir âlemi var ki ibadını oraya sevk ve ona teşvik eder.” (Onuncu Söz)

Metin açık olduğundan yine izahına girişmiyor, dokuzuncu esasa geçiyoruz:

وأنه قد أعد لهم  ve O (Sultan-ı Ezel ve Ebed) onlar için hazırlamış  ما  o şeyleri ki  لا عينٌ رأت  göz görmemiş  ولا أذن سمعت  ve kulak işitmemiş  ولا خطر على قلب بشر  ve kalb-i beşere hutur etmemiş. 

Ve (insanın anlaması gerekir ki) O (Sultan-ı Ezel ve Ebed) onlar için öyle nimetler hazırlamış ki ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne de kalb-i beşere hutur etmiş.

İzah: Üstad Hazretleri bu esası Onuncu Söz’de şöyle beyan etmiş:

“Dokuzuncu Esas: Hem anlarsın ki öyle bir Rahman… öyle bir âlemde… öyle has ibadına… öyle ikramlar edecek… ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne kalb-i beşere hutur etmiştir. Âmennâ…” (Onuncu Söz)

Bu esası şu hadis-i şerif üzerinden tefekkür edebiliriz:

عَنْ اَبِى هُرَيْرَةَ، قَالَ رَسُولُ اللَّه صلى الله عليه وسلم، قَالَ اللَّهُ تَعَالَى أَعْدَدْتُ لِعِبَادِيَ الصَّالِحِينَ مَا لاَ عَيْنٌ رَأَتْ، وَلاَ أُذُنٌ سَمِعَتْ، ولاَ خَطَرَ عَلَى قَلْبِ بَشَرٍ، وَاقْرَؤُوا اِنْ شِئْتُمْ، فَلاَ تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا أُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Ebû Hüreyre (r.a.) Hazretlerinden nakledilmiştir. Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurdu: “Allahu Teâlâ buyurdu ki: Ben salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insanın hatırına ve hayaline gelmeyen nimetler hazırladım.”

Ebû Hüreyre (r.a.): “İsterseniz şu ayeti okuyun.” dedi: “Yapmakta olduklarına bir karşılık olarak onlar için göz aydınlığı olacak (nimetlerden) nelerin saklandığını hiç kimse bilmez.” (Secde 17)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin