a
Ana SayfaLâsiyyemat81. Cemal-i rububiyete bir aynadır. Medar-ı saadetin husulüne ve cennetin vücuduna bir sebeptir.

81. Cemal-i rububiyete bir aynadır. Medar-ı saadetin husulüne ve cennetin vücuduna bir sebeptir.

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

ومرآةٌ  ve bir aynadır  لجمال الربوبية  cemal-i rububiyet için.

Ve cemal-i rububiyete bir aynadır.

İzah: Rububiyet: Allah’ın mahlukatı yaratması, öldürmesi, beslemesi, ona suret vermesi, onu aza ve cihazlarla donatması, vazifesini öğretmesi, hâlden hâle şekilden şekle sokması, onu evirmesi, çevirmesi ve onda tasarrufta bulunmasıdır.

Cemal-i rububiyet ise mezkûr tecellilerin güzelliğidir.

Efendimiz (a.s.m.) bu güzelliğin en parlak aynasıdır. Zira bu ef’âl-i İlahiye kemaliyle onda tecelli etmiş ve rububiyetin cemaline en parlak şekilde o ayna olmuş.

وسببٌ  ve bir sebeptir  لحصول مدار السعادة  medar-ı saadetin husulü için  وسببٌ  ve bir sebeptir  لوجود الجنة  cennetin vücudu için.

Ve medar-ı saadetin husulüne ve cennetin vücuduna bir sebeptir.

İzah: İnsanın medar-ı saadeti “saadet-i ebediye”dir. Peygamberimiz (a.s.m.) hem bu saadetin husulüne hem de cennetin vücuduna bir sebeptir. Şöyle ki:

Cenab-ı Hak bu dünyayı bir imtihan yurdu olarak yaratmış; peygamberler göndermekle kendisini bildirmiş, insanları ve cinleri iman ve amelle mükellef kılmıştır. Buna mukabil de cenneti ve saadet-i ebediyeyi vaat etmiştir.

Eğer peygamberler gönderilmeseydi, insan iman ve ubudiyetle mükellef olmazdı. Nitekim Eş’arî itikadına göre, ehl-i fetret Allah’a imanla mükellef değildir. Çünkü onlara göre, akıl tek başına Allah’ı keşfedemez.

Şimdi sorumuz şu:

— İnsan iman ve amelle mükellef olmayınca, cennete ve saadet-i ebediyeye nasıl namzet olacak ve bu saadeti neyle kazanacak?

Nitekim bir kısım âlimler ehl-i fetretin iman ve amelle mükellef olmaması sebebiyle, saadet-i ebediyeden mahrum kalacaklarını bildirmiş. Mesela İmam-ı Rabbânî Hazretleri, “Onlar toprak olur.” demiş. Bir kısım âlimler, “Araf denilen yerde kalırlar, cennete giremezler.” demiş.

Şunu anlatmaya çalışıyoruz:

İnsanın cennete ve saadet-i ebediyeye namzet olabilmesi için mükellef olması lazım. Mükellef olması için de bir peygamberin hidayet davetini işitmiş olması lazım.

O hâlde diyebiliriz ki: Peygamberler gönderilmeyecek olsaydı ahiret yurdu yaratılmaz ve ebedî saadetin mahalli olan cennet icat edilmezdi. Cennetin icadının bir sebebi de peygamberlerin hidayet davetidir. Zira ancak bu daveti işitmekle insanlar mükellef olup ebedî saadete namzet olmuştur.

O zaman şöyle desek:

— Peygamberler hem bu imtihan yurdunun açılmasına hem de cennetin icadına bir sebeptir. Peygamberler olmasaydı, ne dünya, ne cennet, ne de ebedî saadet olurdu.

Bu söz doğrudur, haktır ve hakikattir.

Bütün peygamberlerin hidayet daveti cennetin ve saadet-i ebediyenin icadına bir sebeptir. Eğer peygamberler olmasaydı bütün insanlar ehl-i fetret olup iman ve amelle mükellef olmazdı. Mükellef olmayınca da cennete ve saadet-i ebediyeye nail olamazdı.

O hâlde denilebilir ki: Efendimiz (a.s.m.)’ın hidayet daveti, cennetin icadına ve saadet-i ebediyenin husulüne bir sebeptir.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin