a
Ana SayfaLâsiyyemat24. Şüphesiz son derece intizamla beraber nihayet suhulet…

24. Şüphesiz son derece intizamla beraber nihayet suhulet…

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

وكذا  ve keza  إن نهاية السهولة  şüphesiz nihayet suhulet  مع غاية الانتظام  son derece intizamla beraber  تختص  mahsus olur  بِمَن  o zata  لا يُعجزه شيء  hiçbir şey onu âciz bırakmaz  وله علم بلا نهاية  ve onun nihayetsiz ilmi vardır.

Ve keza, şüphesiz son derece intizamla beraber nihayet suhulet, hiçbir şeyin kendisini âciz bırakmadığı ve nihayetsiz ilmi olan zata mahsustur.

İzah: Üstadımız eşyanın icadında iki şeye dikkat çekti:

1. İntizam

2. Suhulet yani kolaylık

Bu ikisi, bir ilm-i muhit sahibine ve aczden münezzeh olan zata mahsustur.

Önce intizamı tefekkür edelim:

Bir eşyayı intizamla yaratabilmek için kudrete ve muhit bir ilme ihtiyaç vardır.

— Peki, niçin kudrete ve muhit bir ilme ihtiyaç vardır?

Çünkü bir şeyi intizamla yaratabilmek için:

1. O şeyin bütün tarihçe-i hayatını bilmek,

2. Her hâlini yaratmaya muktedir olmak gerekir.

Bilmeyen ve âciz olan intizamla yaratamaz.

Mesela bir ağacı düşünelim:

Çekirdek hâlinde iken, bu son hâline ulaştı. Hâlden hâle, şekilden şekle girdi ve bu son hâlini aldı. Başlangıçtaki hâlinden bu son hâline kadar, her hâlinde bir intizam var. Demek bu ağaç gelişigüzel şekil değiştirmiyor. Onu yaratan zat daha o çekirdek hâlinde iken, onun sonraki her hâlini ve bu son şeklini biliyor; zerratı buna göre bir kalıba sokuyor.

İşte bu hâl bir ilm-i muhit sahibini ve O’nun hadsiz kudretini ispat eder. İlmi ile bu ağacın her hâlini biliyor, kudretiyle de ona göre icat ediyor.

Ağaç gibi, bütün varlıklar ilk hâllerinden tutun son hâllerine kadar, bütün hâl ve şekilleriyle Allah’ın ilm-i muhitinde mevcuttur. Vakti geldiğinde kudret-i İlahî o şekli ve o hâli icat eder.

Varlıkların vücudundaki intizam bu cihetle ilm-i muhiti ve kudret-i ezeliyeyi ispat ettiği gibi, kâinattaki intizam da bu ilm-i muhiti ve kudreti ispat eder. Şöyle ki:

Yıldızların hareketinden tutun rüzgârların esmesine kadar, gece ve gündüzün birbirini takip etmesinden tutun yağmurların yağmasına kadar, her şeyde ve her fiilde bir intizam vardır. Hiçbir şey bu intizamdan hariç değildir. Zaten bir şey hariç olsa, mesela bir yıldız kendi başına göre hareket etse, başka bir yıldıza çarpar; kıyameti kopartır. Lakin böyle olmuyor, her bir yıldız kendisine tahsis edilen yörüngede akıp gidiyor.

İşte bu hâl ispat ediyor ki bu intizamın nezzamı olan zatın muhit bir ilmi ve sonsuz bir kudreti vardır. Bütün eşyayı ve kâinatı o ilm-i muhit ile kuşatmış. O’ndan habersiz bir yaprak dahi düşmez.

Dilerseniz bu ilm-i muhite iki ayetin dürbünüyle bakalım:

وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلاَ تَضَعُ إِلاَّ بِعِلْمِهِ  

“Bir dişinin hamile kalması da doğurması da ancak O’nun ilmiyledir.” (Fatır 11)

وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ إِلاَّ يَعْلَمُهَا وَلاَ حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الأَرْضِ وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُبِينٍ            

“Gaybın anahtarları -yani bilgisi- O’nun yanındadır. Gaypları O’ndan başkası bilmez. Karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. Hiçbir yaprak O’nun bilgisi olmadan düşmez. Ne yerin karanlıklarında bir dane ne de yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki kitab-ı mubinde -yani ilm-i İlahide- bulunmamış olsun.” (En’am 69)

Risale-i Nurlar Kur’an’ın bir tefsiridir. Dersimizin başından beri bu ve benzeri ayetlerin tefsirini yapıyoruz.

İntizamın ilm-i muhite ve kudret-i şâmileye olan şehadetini konuştuk. Daha da konuşulsa hakkıdır. Kalan kısmı sizlerin fikrine havale ediyorum.

Şimdi de icattaki suhuletin ilm-i muhite ve kudret-i şâmileye olan şehadetini konuşalım:

Mesela bir terziyi düşünelim. Bir elbiseyi çabucak keser, biçer ve diker. Elbisenin yapılmasındaki bu suhulet o zatın terzilik ilmine olan vukufiyetine ve bu işleri yapmaktan âciz olmadığına şehadet eder. Yani hem ilmine hem de kudretine delalet eder.

Eğer aynı kumaşı terzilik ilmini bilmeyen bir zata ya da eli-kolu tutmayan bir âcize verseydik, bir ay uğraşır, sonunda kumaşı heder ederdi. Bu, her sanat için geçerlidir. Kolaylık ilimden ve kudretten çıkar.

Bizler şu âleme baktığımızda, sineğinden kuşuna, balığından filine, çiçeğinden ağacına kadar, her nebat ve hayvanın kolayca yaratıldığını görüyoruz. Zahmetsiz icat ediliyor, aza ve cihazları kolayca takılıyor.

— Peki, icattaki bu kolaylık nereden geliyor?

İlm-i muhitten ve nihayetsiz kudretten geliyor. Demek her şeyin vücut yapısı, alacağı şekil, aza ve cihazları ve her türlü keyfiyatı Allah’ın ilminde mevcuttur. Allahu Teâlâ ilmiyle hepsini kuşatmıştır ve kudretiyle de hepsini yaratmaya muktedirdir.

— Eğer Allah’ın ilmi muhit olmasaydı ve kudretinde bir nihayet olsaydı, eşya böyle kolay icat edilebilir miydi?

Hayır, edilemezdi!

Hülasa: Eşyanın suhuletle ve intizamla icadı ispat eder ki Allah’ın ilmi muhittir; her şeyi, bütün zaman ve mekânları kuşatmıştır. Kudreti nihayetsizdir, acz O’na ârız olamaz.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin