a
Ana SayfaLâsiyyemat65. Bu âlemin sahibinin tasarrufatından bilinir ki haysiyet ve izzetinin bir celali vardır…

65. Bu âlemin sahibinin tasarrufatından bilinir ki haysiyet ve izzetinin bir celali vardır…

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

وكذا  ve keza  يُعلم  biliniyor  من تصرفات صاحب هذا العالم  bu âlemin sahibinin tasarrufatından  أن له جلالَ حيثيةٍ وعزةٍ  onun bir celal-i haysiyeti ve izzeti vardır  يقتضيان  (celal-i haysiyeti ve izzeti) iktiza eder  تأديب من  o kişinin tedibini  لا يوقّره  ona hürmet göstermiyor  وقهرَ من  ve o kimsenin kahrını (iktiza eder)  يستخف به  onu küçümsüyor  كما فعل بالقرون السالفة في هذه الدنيا  bu dünyada kurun-u sâlifede (geçmiş asırlarda) yapması gibi  ما  o şeyleri  يدل على  delalet ediyor  أنه لا يُهمل  O ihmal etmez  وإنْ أمهل  mühlet verse de. 

Ve keza, bu âlemin sahibinin tasarrufatından biliniyor ki onun bir celal-i haysiyeti ve izzeti vardır. Celal-i haysiyeti ve izzeti, ona hürmet göstermeyenin tedibini ve onu küçümseyenin kahrını iktiza eder; bu dünyada kurun-u sâlifede, mühlet verse de ihmal etmediğine delalet eden şeyleri yapması gibi. 

وكذا  ve keza  يُفهم من إجراآته  onun icraatından anlaşılıyor  أن له غيرةً عظيمة  onun azim bir gayreti vardır  على استخفاف أوامره ونواهيه  emirlerinin ve nehiylerinin istihfafına (küçümsenmesine) karşı.

Ve keza, icraatından anlaşılıyor ki emirlerinin ve nehiylerinin istihfafına karşı azim bir gayreti vardır. 

İzah: Bu hakikatin mütalaasını daha önce yapmıştık. Üstadımız o makamda şöyle demişti:

يُعلَم بالآثار أن له عزةً عظيمة تقتضي كمالَ الغيرة وشدة المجازاة مع أن هذه الدارَ لا تفي بعُشر مِعشارِ عَشيرٍ ما يقتضيه تلك العزة

Eserleriyle biliniyor ki onun büyük izzeti vardır ki (bu izzet) kemal-i gayreti ve şiddetli mücazatı iktiza eder. Oysaki bu memleket şu izzetin iktiza ettiği şeyin binde birini karşılamıyor.

Hakikatler tekrar edildikçe bizler de mütalaayı tekrar edeceğiz. Her tekrarda da hakikat kalbimize ve ruhumuza biraz daha işleyecek.

Üstadımız mezkûr beyanında, âlemde gözüken izzeti ahiretin delili yapıyor. Şimdi, Allah’ın izzetinin ahireti iktiza etmesini mütalaa edelim:

BİRİNCİ BASAMAK: KÂİNATTA GÖZÜKEN İZZET

Şu kâinata bakıyor ve görüyoruz ki: Zerreden şemse kadar her şey bir itaat üzere hareket ediyor. Mesela:

– Güneş, Ay ve yeryüzünden tutun, ta en küçük mahlukata kadar her şey kemal-i dikkatle vazifesinde çalışıyor.

– Hiçbir mahluk zerre miktar haddinden tecavüz etmiyor.

– Koca güneşler ve yıldızlar intizamı bozamıyor.

– Hiçbir varlık vazifesinden geri kalmıyor ve itaatsizlik yapmıyor.

– Her şey bir itaat tahtında hareket ediyor ve umumi nizamın muhafazası için hamil olduğu vazifeyi yapıyor.

Aziz ve Celil isimlerinin tecellisini fazla uzatmaya gerek görmüyoruz. Kim bu isimleri derinden tefekkür etmek isterse, yüksek dağlara, engin denizlere, denizlerdeki fırtınalara, uçsuz bucaksız çöllere; Aylara, Güneşlere, yıldızlara nazar etsin!

Ya da Aziz ve Celil isimlerinin başka bir tecellisini görmek isterse, helak olmuş asi kavimlerin kalıntılarına baksın. Ya da bakamıyorsa Kur’an’ın lisanıyla dinlesin! Zira helak olan bütün bu kavimlerde Aziz isminin tecellisi gözükmektedir.

İKİNCİ BASAMAK: BU İZZET VE CELALİN SAHİBİ OLAN AZİZ VE CELİL KİMDİR?

— Bu mahlukatı itaat üzere kim hareket ettiriyor?

— Güneşleri, Ayları ve yıldızları emrine kim musahhar ediyor?

— En büyükten en küçüğe kadar, bütün mahlukatı kemal-i dikkatle vazifesinde kim çalıştırıyor?

— Yıldızların ve galaksilerin dizgini kimin elinde? Onların intizamı bozmasına kim müsaade etmiyor?

— Bütün varlıklara umumi nizamın muhafazası için hamil olduğu vazifeyi kim gördürüyor?

— Asi ve günahkâr kavimleri azabıyla kim yakalamış ve onları kim helak etmiş?

Bütün bu “kim”lerin tek bir cevabı vardır, o da Allah’tır. Saydığımız ve sayamadığımız bütün bu faaliyetler Allah’ın varlığını ispat eder ve Allah’ı bizlere Aziz ve Celil isimleriyle tanıtır.

Evet, perde arkasında Aziz ve Celil olan bir Zat var. Bütün mahlukatı emrine boyun eğdiren Odur. Perçeminden tutularak itaatkâr kılınan her bir varlık buna delil ve şahittir.

ÜÇÜNCÜ BASAMAK: AZİZ VE CELİL İSİMLERİNİN AHİRETİ GEREKTİRMESİ

— Hiç mümkün müdür ki şu âlemin izzet ve celal sahibi olan mutasarrıfı, izzetinin hukukunu çiğneyen ve celalinin haşmetine karşı hürmetsizlik eden edepsizleri edeplendirmesin; izzet ve celaline yakışır bir tarzda onları cezalandırmasın?

Hayır, asla olamaz! Zira nihayetsiz celal ve izzet edepsizlerin tedibini ister. Hâlbuki şu dünyada o izzet ve celale yakışır bir ceza yoktur. Ekseriya zalim izzetinde, mazlum ise zilletinde kalıp bu dünyadan göçüp gidiyor. Demek bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor ve tehir ediliyor; yoksa bakılmıyor değil.

Hem bazen dünyada dahi ceza verir. Geçmiş asırlardaki asi ve inatçı kavimlerin başına gelen azaplar gibi… İşte bu cezalar gösterir ve ispat eder ki insan başıboş değildir; bir celal ve gayret sillesine her vakit maruzdur.

Acaba hiç mümkün müdür ki insanın umum mevcudat içinde ehemmiyetli bir vazifesi ve ehemmiyetli bir kabiliyeti olsun ve daha sonra:

– Cenab-ı Hakk’ın bu kadar muntazam eserleriyle kendini tanıttırmasına mukabil, insan iman ile Onu tanımasın,

– Hem rahmetinin bu kadar süslü meyveleriyle kendini sevdirmesine mukabil, insan Onu sevmesin ve ibadetle kendini Ona sevdirmesin,

– Hem bu kadar türlü nimetleriyle muhabbet ve rahmetini insana göstermesine mukabil, insan şükür ve hamd ile Ona hürmet etmesin ve bu cinayetleri cezasız kalsın, insan başıboş bırakılsın; izzet ve celal sahibi olan Zat-ı Zülcelal bir dâr-ı ceza hazırlamasın? Hâşâ ve kellâ!

Şimdi bu delili maddeler hâlinde toplayalım:

1. Kâinatta gözüken umumi itaat ve asi kavimlere gelen semavi tokatlar, perde arkasındaki bir zatı “Aziz” ve “Celil” isimleriyle bizlere tanıtır.

2. İzzet ve celal, edepsizleri edeplendirmek ve asilere ceza vermek ister. İzzetin ve celalin haşmeti ancak bu şekilde muhafaza edilir.

3. Şu dünyada ise -her ne kadar bazen zalimlere ve asilere tokatlar gelse de- birçok zaman zalim insanlar ve asi kavimler ceza görmeden bu âlemden göçüp gidiyorlar.

4. İşte bu hâl ispat eder ki başka yerde bir mahkeme-i kübra ve bir dâr-ı ceza olmalıdır. Olmalıdır ki izzet ve celal haşmetini muhafaza edebilsin.

5. Demek ahireti inkâr etmek, Cenab-ı Hakk’ın “Aziz” ve “Celil” isimlerini inkâr etmekle mümkündür. “Aziz” ve “Celil” isimlerini inkâr etmek ise gözümüzle gördüğümüz şu âlemdeki umumi itaati ve asi kavimlere gelen cezaları inkâr etmekle mümkündür. Zira umumi itaat ve asi kavimlere gelen cezalar inkâr edilemezse, “Fiiller failsiz olamaz.” kaidesince, bu itaatin hâkimi ve bu semavi tokatların sahibi olan Zatın varlığı kabul edilecektir. O Zatın varlığı kabul edildikten sonra da izzetinin ve celalinin hakkı için ahireti getireceği tasdik edilecektir.

Sözün özü: Göz önündeki şu izzet ve celali inkâr edemeyen, ahireti inkâr edemez. Gözüyle gördüğünü inkâr edecek kadar akıldan istifa edene ise zaten diyecek bir sözümüz yoktur!

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin