50. O sultanın gizli kemalatı varsa, (bu kemalata) şahid olanların, (onu) takdir edenlerin…
Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
وكذا ve keza له onun (o sultanın) olduğunda كمالاتٌ مستورة gizli kemalatı تقتضي التشهير teşhiri gerektirir على رؤوس المشاهِدين المقدِّرين المستحسِنين takdir edip beğenen şahitlerin başları üzerinde .
Ve keza, o sultanın gizli kemalatı varsa, (bu kemalatı) takdir edip beğenen şahitlerin başları üzerinde teşhiri gerektirir.
İzah: Her kemal sahibi kendi kemalini teşhir etmek ister. Mesela:
– Bir ressamın resim yapması ve yaptığı resimleri göstermek için sergi açması,
– Bir âlimin kitap yazması ve yazdığı kitabı okutmak için basması,
– Bir sanatkârın, eserini yapması ve o eseri teşhir etmesi; her kemal sahibinin, kendi kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrından dolayıdır.
Cenab-ı Hak da kendi gizli kemalatını göstermek için şu âlemi yaratmış ve her bir eşyayı bu kemalin bir aynası yapmıştır. Bu hakikati şu hadis-i şerif ders vermektedir:
كُنْتُ كَنْزًا مَخْفِيًّا فَخَلَقْتُ الْخَلْقَ لِيَعْرِفُونِي
“Ben gizli bir hazineydim, beni bilsinler diye mahlukatı yarattım.” (Ed-Dürerü’l-Müntesire, İmam Suyûtî)
Elbette şu âlem o gizli kemalata hakkıyla mahal olamamakta, sadece o kemalin zayıf bir gölgesine mazhar olmaktadır. Bu hâl de iktiza eder ki başka bir âlem yaratılsın; o gizli kemalat, bu kemalatı seyredenlerin, onu takdir edenlerin ve beğenenlerin başları üzerinde teşhir edilsin.
Yazar: Sinan Yılmaz