21. İttifak-ı mutlak içinde bir bu’det-i mutlakada icad edilmesi
Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
7. İttifak-ı mutlak içinde bir bu’det-i mutlakada (yani tam bir ittifak içinde hadsiz uzaklıkta) icad edilmesi:
Üstadımız bu maddeyi şöyle ifade etmişti:
وهي أنّا نشاهد في صحيفة الأرض إيجادا بديعا حكيما… في بُعدةٍ مطلقة في اتفاق مطلق
“O fıkralar şunlardır ki: Sahife-i arzda, ittifak-ı mutlak içinde bir bu’det-i mutlakada, bedi ve hakîm bir icadı gözümüzle görüyoruz.”
“İttifak-ı mutlak” varlıkların birbirine benzemesidir. Bu da bir nevin fertleri arasındaki tevafuk ve bir cinsin envâı arasında âzâ-yı esasiyedeki müşabehettir.
İlk önce ittifak-ı mutlakı konuşalım; daha sonra da bunun bir bu’det-i mutlakada yani sonsuz bir uzaklıkta meydana geldiğini düşünelim:
Bir elma ağacı diğer elma ağaçlarıyla aynıdır. Yaprakları, çiçekleri ve meyveleri birbirine benzer. Bu, efrad arasındaki tevafuktur.
Elma ağacı diğer ağaçlara birebir benzemez. Ancak âzây-ı esasiyede yani esas azalarda bir benzerlik vardır. Hepsinin kökü, dalları, yaprak, çiçek ve meyveleri vardır. Bu, nevler arasındaki tevafuktur.
Yine bir bülbül diğer bülbüllerle aynıdır. Bu kuşu nerede görseniz, “Bu bülbüldür.” dersiniz. Bu, efrad arasındaki tevafuktur.
Bülbül diğer kuşlara birebir benzemez. Ancak âzây-ı esasiyede bir benzerlik vardır. Hepsinin kanadı, gözü, ayağı, gagası ve birbirine benzeyen azaları vardır. İşte bu, nevler arasındaki tevafuktur.
Yine bir gül diğer güllerle aynıdır. Bu çiçeği nerede görseniz, “Bu güldür.” dersiniz. Bütün güller birbirine benzer. Bu, efrad arasındaki tevafuktur.
Gül diğer çiçeklerle birebir benzemez. Ancak âzây-ı esasiyede bir benzerlik vardır. Hepsinin bir sapı, yaprağı, çiçeği vardır. Bu, nevler arasındaki tevafuktur.
— Peki, fertler ve nevler arasındaki tevafuk neyi ispat eder?
Bu tevafuk kalemin vahdetini ispat eder. Demek hepsinde aynı kalem-i kudret işlemiş. Eğer farklı bir el karışsaydı bu benzerlik olmazdı. Birlik ancak tek bir elden çıkabilir. Başka eller karışsa karışıklık olur. Birbirine benzeyen bütün fertler ve nevler bu benzerliğin lisan-ı hâliyle, “Biz bir Zat-ı Vahid’in eser-i sanatıyız.” derler.
Şimdi bu hakikati bu’det-i mutlaka içinde düşünelim. Bu’det-i mutlaka “sonsuz uzaklık” demektir. Bununla yeryüzünün genişliği ve eşyanın birbirine olan uzaklığı kastedilmiş. Mesela Türkiye’ye en uzak ülke Yeni Zelanda. Bizim bahçemizde olan bir çiçek ile Yeni Zelanda’da olan çiçek arasında bir tevafuk var. Eğer aynı cins iseler birebir benziyorlar; farklı cins iseler âzây-ı esasiyede benziyorlar.
— Peki, bu’det-i mutlaka içinde bu benzerlik neyi ispat eder?
Şunu ispat eder: Demek bu eşyanın hâlıkı olan zat, zatıyla hiçbir yerde olmadığı hâlde isim ve sıfatlarıyla her yerdedir. O’nun faaliyetinde bir iş bir işe mâni olmaz. Bütün eşyayı aynı anda, son derece suhuletle icat eder. O’nun için uzak-yakın, küçük-büyük, zor-kolay gibi hiçbir mefhum yoktur. Her şey kudretine müsavidir.
Yazar: Sinan Yılmaz