a
Ana SayfaLâsiyyemat75. Bu rahîm ve kerîm şefkat zaruri ve kati bir şekilde, ihtiyacın en büyüğünü ve en şiddetlisini…

75. Bu rahîm ve kerîm şefkat zaruri ve kati bir şekilde, ihtiyacın en büyüğünü ve en şiddetlisini…

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

فانظر  bak  إلى حُسن تربيةِ أطفال ذوي الحياة  zihayatın yavrularının hüsn-ü terbiyesine  وضعفائِها  ve zayıflarının (hüsn-ü terbiyesine)  كي ترى هذه الشفقةَ  bu şefkati görmen için  كالشمس في ضيائها  ziyası içindeki güneş gibi (ziyası içinde güneşi gördüğün) gibi.

Ziyası içinde güneşi (gördüğün) gibi bu şefkati görmen için, zihayatın yavrularının ve zayıflarının hüsn-ü terbiyesine bak.

فهذه الشفقة الرحيمة الكريمة  bu rahîm ve kerîm şefkat  تقتضي اقتضاءً ضروريا قطعيا  zaruri ve kati bir şekilde iktiza eder  أن تُسعِف أعظمَ حاجةٍ وأشدَّها  ihtiyacın en büyüğünü ve en şiddetlisini gidermeyi  مِن أعظم عباده  kullarının en büyüğünden  وأحب خلقه إليه  ve mahlukunun kendisine en sevgilisinden.

Bu rahîm ve kerîm şefkat zaruri ve kati bir şekilde, ihtiyacın en büyüğünü ve en şiddetlisini -kullarının en büyüğünden ve mahlukunun kendisine en sevgilisinden- gidermeyi iktiza eder. 

İzah: Bu âlemin sahibi olan Zat mucîbtir; her duaya cevap verir ve icabet eder. Her sesi işitir ve o sesin sahibine imdat eder.

— Acaba hiç mümkün müdür ki Allahu Teâlâ en küçük bir haceti, en küçük bir mahlukundan görüp kemal-i şefkatle ihtiyacını karşılasın; en gizli bir sesi en gizli bir mahlukundan işitip ona imdat etsin; hâl ve kâl lisanlarıyla yapılan bütün dualara bir hikmet tahtında icabet etsin ve bu muameleleriyle nihayetsiz şefkatini ve merhametini ispat etsin; sonra da en makbul kulları olan insanların dualarına icabet etmesin?

— Ve bilhassa insanlar içindeki en makbul kul ve en sevgili mahluk olan Hazreti Muhammed (a.s.m.)’ın ebedî saadet için yaptığı duaları görüp bilmesin, isteğini yerine getirmesin ve o en yüksek duayı işitip kabul etmesin? Hâşâ ve kellâ!

Evet, her kim kendi kalbini ve ruhunu dinlese, “ebed, ebed, ebed” sesini ve duasını ondan işitecektir. Nasıl ki midenin açlık lisanıyla yaptığı dualar hadsiz yiyeceklerin yaratılmasına bir sebep olmuş ve midenin lisan-ı ihtiyaçla yaptığı bu duaya yeryüzü bir sofra yapılarak icabet edilmiş; aynen bunun gibi, kalp, ruh, akıl ve diğer bütün latifeler de ebed için dua etmekte ve ebedî saadeti hem lisan-ı ihtiyaçla, hem lisan-ı istidatla, hem de lisan-ı ızdırarla istemektedir.

— Acaba hiç mümkün müdür ki Cenab-ı Hak en hakir bir mahluk olan sineğin, kanat gibi en basit bir ihtiyacı için yaptığı duayı işitsin ve ona kanat takmakla duasına icabet etsin; sonra da bütün insanların lisan-ı kâl ve lisan-ı hâl ile yaptıkları ebedî saadet ve cennet duasını işitmesin, icabet etmesin? Yani sivrisineğin sesini işitsin ama gökyüzünün sesini işitmesin; bu hiç mümkün müdür?

Elbette değildir! Madem mümkün değildir, öyleyse icabet edecek ve etmiştir ve o duaların hürmetine -kendisine bir çiçeği yaratmak kadar kolay olan- ahireti ve cenneti yaratmıştır.

Bilhassa ebedî saadet için dua edenler içinde dostları olan peygamberler ve evliyalar vardır. Ve o peygamberler ve evliyaların içinde öyle bir zat vardır ki o zat şu âlemin yaratılışının bir sebebi ve şu âlemin sahibinin en sevgili ve makbul kuludur. O kul Hazreti Muhammed (a.s.m.)’dır.

— Hiç mümkün müdür ki Cenab-ı Hak “Habibim” dediği bu zatın ebed için yaptığı duayı kabul etmesin ve onun duasının hürmetine cenneti yaratmasın?

Eğer ahiretin yaratılması için hadsiz esbab olmasaydı, sadece şu zatın tek bir duası ahiretin yaratılması için kâfi gelirdi ve ahiretin varlığını ispata yeterdi.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin