80. Kesretin izdihamları içinde vahdetin dellâlıdır. Cennetteki saadetin vusulüne bir sebeptir…
Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
ودلّال الوحدة ve vahdetin dellâlıdır في غمرات الكثرة kesretin izdihamları içinde.
Ve kesretin izdihamları içinde vahdetin dellâlıdır.
İzah: Üstad Hazretleri Reşhalar Risalesinde bu hakikati şöyle beyan ediyor:
“Arkadaş! Şu minber-i âlîde hutbe-i ezeliyeyi okuyan ve şahsiyet-i maneviyesiyle bizlere meşhud ve yüksek şuunatıyla âlemde meşhur olan zat-ı nurani (asm), vahdaniyet-i İlahiyeye bir bürhan-ı sadık-ı nâtık ve tevhidin hakikat olduğuna bir delil-i hak ve saadet-i ebediyenin de vücuda gelmesine kat’î bir delil ve zahir bir bürhandır.” (Reşhalar)
Meselenin tefekkürünü sizlere havale ediyoruz.
وسببٌ ve bir sebeptir لوصول السعادة saadetin vusulü için في الجنة cennetteki.
Ve cennetteki saadetin vusulüne bir sebeptir.
İzah: Cennetteki ebedî saadete ancak Efendimiz (a.s.m.)’a tabi olmakla ulaşılır. Onun sözünü dinlemeyen, sünnetinden yüz çeviren ve ona tabi olmayan; değil ebedi saadete vasıl olmak, kokusunu bile duyamaz.
كذلك bunun gibi عبدٌ (o) bir abddir فبعبوديته ubudiyetiyle كشافُ خزائن الرحمة hazâin-i rahmetin keşşafıdır.
Bunun gibi, o bir abddir; ubudiyetiyle hazâin-i rahmetin keşşafıdır.
İzah: Üstadımız bu hakikati Reşehat’ta şöyle ifade etmiş:
ويكشِف عن رحمة بلا نهاية ويُعلنها ويدعو الناس اليها
“Ve nihayetsiz rahmeti keşfediyor, onu ilan ediyor ve insanları ona davet ediyor.”
Efendimiz (a.s.m.)’ın Allah’ın nihayetsiz rahmetini keşfetmesiyle ilgili bir hadis-i şerif nakledelim ve sonra üzerine konuşalım:
Hz. Ömer (r.a.) şöyle anlatıyor:
Resulullah (a.s.m.)’a esirler getirilmişti. Esirlerin arasında çocuğunu arayan bir de kadın vardı. Kadın aradığı çocuğu bulunca onu hemen kapıp bağrına bastı ve onu doyasıya emzirmeye başladı. Bunun üzerine Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurdu:
Ne dersiniz, bu kadın bu çocuğunu ateşe atar mı?
Sahabeler dediler ki:
— Hayır, Allah’a yemin olsun ki bu kadının çocuğunu ateşe atmamaya gücü yetiyorsa onu ateşe atmaz.
Bunun üzerine Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurdu:
— Allahu Teâlâ’nın, kullarına olan merhameti bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha büyüktür. (Buhârî, 5999; Müslim, 2754)
Şimdi tahlilimizi yapalım:
— Zaman-ı fetrette yaşayan… Okuma-yazma bilmeyen… Ve kimseden de ders almamış bir zat (a.s.m.) Allah’ın rahmetini kendi başına böyle keşfedebilir mi?
Ehl-i fetret, değil Allah’ın rahmetini keşfetmek, Allah’ın varlığını bile keşfedemiyor. Keşfedemeyeceği için de Eşârî itikadına göre, Allah’ı bilmekle de mükellef olmuyor.
— Ehl-i fetret Allah’ın rahmetini değil, Allah’ı bile bulamazken; Hz. Muhammed (a.s.m.) bu işi nasıl yapmış ve insanları bu rahmete nasıl davet etmiş?
Biz sadece bir örnek naklettik. Siz şimdi hayalen Efendimiz (a.s.m.)’ın Allah’ın rahmeti hakkındaki bütün hadislerini ve Kur’an’ın bütün beyanlarını toplayın, sonra da şu sorunun cevabını verin:
— Bir beşerin bunu kendi başına keşfetmesi mümkün müdür?
Asla mümkün değildir. Bu da ispat eder ki bu zat (a.s.m.) Allah’ın resulüdür ve Allah’ın rahmetine dair her beyanı risaletinin bir delilidir.
Yazar: Sinan Yılmaz