a
Ana SayfaLâsiyyemat108. O zaman akıl sahipleri için bu meşhud hikmetin, basiret sahipleri için bu bedihi inayetin…

108. O zaman akıl sahipleri için bu meşhud hikmetin, basiret sahipleri için bu bedihi inayetin…

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

لَلزم  gerekir  حينئذٍ  o zaman  إنكارُ هذه الحكمة المشهودة لذي عقل  akıl sahibi için bu meşhud hikmetin inkârı  وإنكارُ هذه العناية الْمُبصَرة لذي بصيرة  ve basiret sahibi için bu bedihi inayetin inkârı  وإنكارُ هذه الرحمة المنظورة لذي قلب  ve kalp sahibi için bu görülen rahmetin inkârı  وإنكار هذه العدالة الْمَرئِيّة لذي فكر  ve fikir sahibi için bu görünen adaletin inkârı.

O zaman akıl sahibi için bu meşhud hikmetin inkârı gerekir. Basiret sahibi için bu bedihi inayetin inkârı gerekir. Kalp sahibi için bu görülen rahmetin inkârı gerekir. Ve fikir sahibi için bu görünen adaletin inkârı gerekir. 

وللزم  ve gerekir  قبولُ كون صاحب هذه الأفعال الحكيمة الرحيمة الكريمة العادلة  bu hakîm, rahim, kerim ve adil fiillerin sahibinin olduğunun kabulü  حاشا ثم حاشا  hâşâ sümme hâşâ  سفيها لعّابا  oyuncu bir sefih  وظالما غدّارا  ve gaddar bir zalim.

Ve bu hakîm, rahim, kerim ve adil fiillerin sahibinin -hâşâ sümme hâşâ- oyuncu bir sefih ve gaddar bir zalim olduğunun kabulü gerekir.

فيلزم  ve gerekir  انقلابُ الحقائق بأضدادها  hakikatlerin zıtlarına inkılabı  وهو محال  hâlbuki o muhaldir  باتّفاقِ جميعِ أهل العقل  ehl-i aklın tümünün ittifakıyla  غيرِ السُّوفِسطائي  sofestai müstesna  الذي  o sofestai ki  يُنكر وجودَ الأشياء حتى وجودَ نفسه  eşyanın varlığını hatta kendisinin varlığını inkâr ediyor.

Ve hakikatlerin zıtlarına inkılabı gerekir. Hâlbuki hakikatlerin zıtlarına inkılabı -eşyanın varlığını hatta kendisinin varlığını inkâr eden sofestai müstesna- bütün ehl-i aklın ittifakıyla muhaldir.

İzah: İnkılab-ı hakaik: Hakikatlerin zıtlarına dönmesidir. Mesela bir ceylanın, ceylanlık vasıflarını bırakarak aslana dönmesi inkılab-ı hakaiktir. Yine bir elma ağacının, elma ağacı vasıflarını bırakarak ayva ağacına dönmesi inkılab-ı hakaiktir.

İnkılab-ı hakaik muhaldir ve imkânsızdır. Bir varlık kendi sıfatlarını bırakarak başka bir varlığa dönüşemez.

Şimdi bu hakikati Allahu Teâlâ hakkında ve kâinatta gözüken hakikatler üzerinde tefekkür edelim:

Şu âlemde hikmet, inayet, adalet ve rahmet hakikatleri vardır ve bunlar göz önünde cereyan etmektedir. (Bu hakikatler kendi makamında ispat edildiğinden bu kapıyı tekrar açmaya gerek duymuyoruz.)

Eğer ahiret gelmezse hikmet israfa, inayet istihzaya, adalet zulme, rahmet ve şefkat de merhametsizliğe inkılap eder. Bununla birlikte, bu fiillerin delaletiyle hakîm olan, muîn olan, adil olan, rahim ve rauf olan Allahu Teâlâ’nın -hâşâ yüz bin defa hâşâ- oyuncu bir sefih ve gaddar bir zalim olduğuna zehab edilir.

Hâlbuki inkılab-ı hakaik muhaldir. Bütün kemal sıfatlarla muttasıf olan Allahu Teâlâ’nın bu sıfatları bırakıp zıtlarıyla muttasıf olması mümkün değildir.

Yine şu kâinatta gözüken hakikatlerin zıtlarına inkılabı muhaldir. Bu muhaliyet de ahiretin varlığını iktiza eder. Eğer ahiret inkâr edilirse, inkılab-ı hakaikin vukuunu kabul etmek lazım gelir. Yani:

1. Allah’ın bütün kemal sıfatlarının reddi,

2. Allah’ın bu kemal sıfatların zıtlarıyla muttasıf olduğunun kabulü,

3. Kâinatta gözüken hikmet, inayet, adalet ve rahmet gibi hakikatlerin inkârı,

4. Bu hakikatlerin zıtlarının varlığının kabulü lazımdır.

Bunları kabul edene de değil akıllı, insan dahi denmez!

فمن لم يصدِّق  kim (bunu) tasdik etmezse  فهو كالسوفسطائي  o, sofestai gibidir  أحمقُ من هبنّقةَ المشهور  meşhur Habenneka’dan daha ahmaktır  الذي  o Habenneka ki  كان لا يعرِف إلّا نفسَه  ancak kendisini tanıyordu  ولا يعرف نفسَه إلّا بقَلَنْسُوَتِه  kendisini de ancak külahıyla tanıyordu  حتى إذا رآها  hatta onu (külahını) gördüğünde  على رأس أحدٍ  birinin başında  ظن أنه نفسه  onun kendisi olduğunu zannederdi  ففِكرُ المنكِر  münkirin fikri  كقلنسوة هذا  bunun külahı gibidir.

Kim bunu tasdik etmezse o, sofestai gibidir. Sadece kendisini tanıyan, kendisini de ancak külahıyla tanıyan meşhur Habenneka’dan daha ahmaktır. Hatta o Habenneka, külahını birinin başında gördüğünde o kişiyi kendisi zannederdi. İşte münkirin fikri bunun külahı gibidir. 

İzah: Hebenneka IX. yüzyılda yaşamış ve ahmaklığıyla ün salmış bir zattır. Ahmaklığının derecesini şununla anlayın:

Bir gece yarısı horoz taklidi yapıyormuş. Sesine uyanan eşi sormuş:

— Bu saatte ne yapıyorsun?

Hebenneka şöyle cevap vermiş:

— Yarın çok işim var. Sabah çabuk olsun diye güneşi kandırıyorum.

İşte bir kimse bu Hebenneka gibi ahmaklaşsa yine de ahireti inkâr edemez. Eğer etse bütün mevcudat -kendilerinde tecelli eden esmâ-i İlahiye ile- onu tekzip eder.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin