84. Bu âlemin cereyanında, güneşlerin ve ayların, ağaçların ve nehirlerin teshirinde…
Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
ولاسيما ve bahusus أنه şu ki يُشاهَد في جريان هذا العالم bu âlemin cereyanında müşahede ediliyor آثارُ سلطنةٍ محتشَمة muhteşem bir saltanatın eserleri في تسخير الشموس والأقمار güneşlerin ve ayların teshirinde والأشجار والأنهار ve ağaçların ve nehirlerin (teshirinde) فيُعلم ve biliniyor أن لمتصرف هذه الموجودات bu mevcudatın mutasarrıfının vardır سلطنةً محتشمة في ربوبيةٍ معظمة rububiyet-i muazzama içinde muhteşem bir saltanatı.
Ve bahusus, bu âlemin cereyanında -güneşlerin ve ayların, ağaçların ve nehirlerin teshirinde- muhteşem bir saltanatın eserleri müşahede ediliyor. Ve (bununla) biliniyor ki bu mevcudatın mutasarrıfının, rububiyet-i muazzama içinde muhteşem bir saltanatı vardır.
İzah: Üstad Hazretleri bu lâsiyyemada ilk önce Allahu Teâlâ’nın rububiyet-i muazzamasını nazara veriyor. Sonra bu dünya memleketinin ahvalinden, daha sonra da içindeki misafirlerin ahvalinden bahsediyor. Ve neticede hepsini ahiretin varlığına delil yapıyor.
Şimdi, dünyanın ahvalini okuyalım:
مع أن هذه الدار bununla beraber bu memleket (dünya) بسرعةِ تحوّلها أو زوالها tahavvülünün veya zevalinin sürati sebebiyle كمنـزلٍ في خانٍ bir handaki bir menzil (oda) gibidir أُعدّ للمسافرين misafirler için hazırlanmış يُملأ dolduruluyor ويُفرغ ve boşaltılıyor في كل يوم her günde.
Bununla beraber, bu memleket -tahavvülünün veya zevalinin sürati sebebiyle- misafirler için hazırlanan bir handaki bir menzil gibidir; her gün dolduruluyor ve boşaltılıyor.
İzah: Kâinat han, dünya ise bu hanın küçük bir odasıdır. Dünya her vakit tahavvüle ve zevale maruzdur. Gelen gider, giden gelmez; her vakit dolar ve boşalır.
وكميدانِ امتحان ve bir imtihan meydanı gibidir يتبدل tebeddül ediyor (değişiyor) في كل وقت her vakitte.
Ve her vakit tebeddül eden bir imtihan meydanı gibidir.
وكمَشهر ve bir meşher (teşhir yeri) gibidir أُحضِرَ hazırlandı لإراءة göstermek için أنموذجاتِ örneklerini غرائبِ صنعةِ صاحبِ الموجودات mevcudatın sahibinin garaib-i sanatının ونمونات إحساناته ve ihsanatının numunelerini.
Ve mevcudatın sahibinin garaib-i sanatının örneklerini ve ihsanatının numunelerini göstermek için hazırlanan bir meşher gibidir.
وهذا المشهرُ bu meşher de يتحول değişiyor في كل زمان her zamanda.
Bu meşher de her zaman değişiyor.
İzah: Üstad Hazretleri dünya memleketinin ahvalini saydı. Mana açık olduğundan izahına gerek duymadık. Şimdi, dünya memleketinin misafirlerine geçiyoruz.
مع أن الخلقَ والعِباد bununla birlikte mahlukat ve ibad الذيْن öyle mahlukat ve ibad ki هم onlar كالرعية raiyyet gibidir ومدار السلطنة ve saltanatın medarı gibidir اجتمعوا في ذلك المنـزل bu menzilde toplanmışlar.
Bununla birlikte, raiyyet gibi ve saltanatın medarı gibi olan mahlukat ve ibad bu menzilde toplanmışlar.
İzah: Saltanatın medarı olan mahlukat ve ibad insanlardır. Ayrıca insanlar Sultan-ı Ezel ve Ebed’in has raiyyetidir.
وهم ve onlar على جناح السفر sefer kanadı üzerindedirler في كل آن her anda.
Ve onlar her an sefer kanadı üzerindedirler (yani yolculuk yapmaya hazır ve namzettirler).
وحضروا ذلك الميدانَ ve bu meydanda bulundular مستمعين ناظرين dinleyiciler ve seyirciler olarak بمقدارِ سؤالٍ وجواب bir sual ve cevap miktarı kadar.
Ve bu meydanda, dinleyiciler ve seyirciler olarak bir sual ve cevap miktarı kadar bulundular.
وهم ve onlar على نية الخروج çıkma niyetindedirler في كل زمان her anda.
Ve onlar her an (bu memleketten) çıkma niyetindedirler.
وتوقفوا قليلا ve az bir vakit durdular في ذلك المشهر bu mehşerde وهم على قصد التفرق onlar ayrılma niyetinde oldukları hâlde في كل وقت وأوان her vakitte ve her anda.
Ve onlar bu meşherde -her vakit ve her an ayrılma niyetinde olarak- az bir vakit durdular.
İzah: Üstad Hazretleri raiyyetin ahvalini de anlattı. Mana açık olduğundan izaha gerek duymadık.
Üstadımız, memleketin ve raiyyetin mezkûr ahvalinden ahiretin varlığına bir pencere açacak. Bu pencereyi sonraki derste okuyacağız.
Yazar: Sinan Yılmaz