a
Ana SayfaLâsiyyemat18. Hüsn-ü sanat-ı mutlak içinde bir vüsat-ı mutlakada icad edilmesi

18. Hüsn-ü sanat-ı mutlak içinde bir vüsat-ı mutlakada icad edilmesi

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

4. Hüsn-ü sanat-ı mutlak içinde bir vüsat-ı mutlakada icad edilmesi:

Üstadımız bu maddeyi şöyle ifade etmişti:

وهي أنّا نشاهد في صحيفة الأرض إيجادا بديعا حكيما… في وُسعة مطلقة في حُسنِ صُنعٍ مطلق

“O fıkralar şunlardır ki: Sahife-i arzda, hüsn-ü sanat-ı mutlak içinde bir vüsat-ı mutlakada, bedi ve hakîm bir icadı gözümüzle görüyoruz.”

Vüsat-i mutlaka “sonsuz genişlik” demektir. Bununla yeryüzünün tamamı kastedilmiştir. Cenab-ı Hak mahlukatı nihayetsiz hüsn-ü sanat içinde bir vüsat-ı mutlakada yaratmaktadır.

Bu maddenin tefekkürünü şöyle yapabiliriz. Mesela bir çiçeği tefekkür ediyor olalım:

Çiçek son derece sanatlı yaratılmıştır; bu cihetle antika bir masnudur. Çiçeğe bakıp ne kadar sanatlı olduğunu düşünür; bununla da Allah’ın Sâni ismini tefekkür ederiz.

Çiçek üzerindeki bu tefekkürümüz bittiğinde nazarımızı âleme çevirmeli ve yeryüzündeki bütün çiçeklerin bu çiçek gibi sanatlı bir şekilde yaratıldığını düşünmeliyiz. Böyle geniş bir alanda her bir çiçeği aynı sanata mazhar etmenin ancak Sâni-i Zülcelal’e has bir sikke olduğunu tefekkür etmeliyiz.

İşte bu tefekkür, nihayetsiz hüsn-ü sanata mazhar olan mevcudatın vüsat-ı mutlakadaki icatlarını tefekkürdür.

Yine mesela bir kuşu tefekkür ediyor olalım:

Kuş son derece sanatlı yaratılmıştır; bu cihetle Allah’ın antika bir sanatı ve Sâni isminin bir mazharıdır. Kuşa bakıp ne kadar sanatlı olduğunu düşünür; bununla da Allah’ın Sâni ismini tefekkür ederiz.

Kuş üzerindeki tefekkürümüz bittiğinde nazarımızı âleme çevirmeli ve yeryüzündeki bütün kuşların bu kuş gibi sanatlı bir şekilde yaratıldığını düşünmeliyiz. İşte bu düşünme, nihayetsiz hüsn-ü sanata mazhar olan mevcudatın vüsat-ı mutlakadaki icatlarını düşünmedir.

Yine mesela bir sinek -biraz da beni tefekkür et deyip- önümüze konmuş olsun. Sineğin vücuduna, şekline, kanatlarına, antenine, ayaklarına ve diğer azalarına bakıp ne kadar sanatlı olduğunu düşünürüz.

Sineğin üzerindeki bu tefekkürümüz bittiğinde nazarımızı âleme çevirmeli ve yeryüzündeki bütün sinek ve böceklerin bu sinek gibi masnu olduğunu ve harika bir sanata mazhar olduğunu tefekkür etmeliyiz. İşte bu tefekkür, nihayetsiz hüsn-ü sanata mazhar olan mevcudatın vüsat-ı mutlakadaki icatlarını tefekkürdür.

Bununla da şu neticeye ulaşmalıyız: Bunları böyle hüsn-ü sanat ile yaratan Sâni-i Zülcelal, zatıyla hiçbir yerde olmadığı hâlde, isim ve sıfatlarıyla her yerde hâzır ve nâzırdır. Her yerde hâzır ve nâzırdır ki eşyayı böyle sanatlı bir şekilde halk ve icat ediyor. Bir iş bir işe mâni olmuyor.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin