a
Ana SayfaLâsiyyemat112. Bir vecih Hâlıkına bakar. Bu vecihte vahdaniyete şehadet ve işaret eden…

112. Bir vecih Hâlıkına bakar. Bu vecihte vahdaniyete şehadet ve işaret eden…

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

فوجه  bir vecih  ينظر إلى خالقه  Hâlıkına bakar  وفي ذلك الوجه  ve bu vecihte vardır  ألسنةٌ كثيرة  çok diller  تشهد وتشير إلى الوحدانية  vahdaniyete şehadet ve işaret eder.

Bir vecih Hâlıkına bakar. Bu vecihte, vahdaniyete şehadet ve işaret eden çok diller vardır.

İzah: Bu dilleri -inşallah- Katre Risalesi’nde mütalaa edeceğiz. Bu makamda bu kapıyı açmıyor, Katre’ye havale ediyoruz.   

ووجه آخرُ  diğer vecih  ينظر إلى الغاية والآخرة  neticeye ve ahirete bakar  وفي هذا الوجه أيضا  bu vecihte dahi vardır  ألسنةٌ كثيرة  çok diller  تدل وتشهد على الدار الآخرة واليوم الآخر  dâr-ı ahirete ve ahiret gününe delalet ve şehadet eder.

Diğer vecih neticeye ve ahirete bakar. Bu vecihte dahi dâr-ı ahirete ve ahiret gününe delalet ve şehadet eden çok diller vardır.   

مثلا  mesela  كما تدل أنت  nasıl ki sen delalet ediyorsun  بوجودك في حُسن صنعةٍ  hüsn-ü sanat içindeki vücudun ile  على وجوب وجودِ صانعك  Sâniinin vücub-u vücuduna  ووحدته  ve vahdetine.

Mesela nasıl ki sen -hüsn-ü sanat içindeki vücudun ile- Sâniinin vücub-u vücuduna ve vahdetine delalet ediyorsun.   

كذلك  aynen bunun gibi  تدل  delalet ediyorsun  بزوالك بسرعةٍ  sürat ile zevalinle  مع جامعية استعدادك  istidadının camiiyyetine rağmen  الْمُمْتَدِّ آمالُه إلى الأبد  emelleri ebede uzanan  على الآخرة  ahirete  فتأمل  o hâlde teemmül et (derinden derine düşün).

Aynen bunun gibi, emelleri ebede uzanan istidadının camiiyyetine rağmen sürat ile zevalinle ahirete delalet ediyorsun. (Madem hakikat budur) o hâlde teemmül et!

İzah: Bu mesele Onuncu Söz’de şöyle geçiyor:

Hem zannetme ki haşre delalet eden kâinatın âyât-ı tekviniyesi, şu geçen bahsettiğimize münhasırdır. Hayır, belki ekser mevcudatta sağa sola açılır perdeler gibi vecih ve keyfiyetleri vardır ki bir vechi Sânie şehadet ettiği gibi, diğer vechi de haşre işaret eder. Mesela insanın ahsen-i takvimdeki hüsn-ü masnuiyeti, Sânii gösterdiği gibi; o ahsen-i takvimdeki kabiliyet-i câmiasıyla kısa bir zamanda zeval bulması haşri gösterir. (Onuncu Söz)

Mana açık olduğundan izahına girişmiyor; mütalaa ve tefekkürünü sizlere havale ediyoruz.

وقد يتّحد الوجهان  bazen iki vecih ittihad eder  مثلا  mesela  إن ما يُشاهَد على كل الموجودات  şüphesiz bütün mevcudatta müşahede edilen  من انتظام الحكمة  intizam-ı hikmet  وتزيين العناية  ve tezyin-i inayet  وتلطيف الرحمة  ve taltif-i rahmet  وتوزين العدالة  ve tevzin-i adalet  وحسن الحفظ  ve hüsn-ü hıfz  كما تشهد على  nasıl ki şehadet ediyor  الصانع الحكيم الكريم الرحيم العادل الحفيظ  bir Sâni-i Hakîm’e, Kerîm’e, Rahîm’e, Adil’e ve Hafîz’e  كذلك  aynen bunun gibi  تشير بل تُصرِّح  işaret ediyor belki ilan ediyor  بحقّانية الآخرة  ahiretin hakkaniyetine  وبقرب الساعة  ve kıyametin yaklaştığına  وبتحقيق السعادة  ve saadetin (saadet-i ebediyenin) gerçekleşeceğine. 

Bazen iki vecih ittihad eder. Mesela: Şüphesiz bütün mevcudatta müşahede edilen intizam-ı hikmet, tezyin-i inayet, taltif-i rahmet, tevzin-i adalet ve hüsn-ü hıfz nasıl ki bir Sâni-i Hakîm’e, Kerîm’e, Rahîm’e, Adil’e ve Hafîz’e şehadet ediyor. Aynen bunun gibi, ahiretin hakkaniyetine, kıyametin yaklaştığına ve saadet-i ebediyenin gerçekleşeceğine işaret ediyor belki ilan ediyor.                   

İzah: Bu mesele Onuncu Söz’de şöyle geçiyor:

“Bazı kere bir vecihle iki nazarla bakılsa hem Sânii hem haşri gösterir. Mesela ekser eşyada görünen hikmetin tanzimi, inayetin tezyini, adaletin tevzini ve rahmetin taltifi; nasıl ki mahiyetlerine bakılsa, bir Sâni-i Hakîm, Kerîm, Âdil, Rahîm’in dest-i kudretinden çıktığını gösterirler. Onun gibi, bunların kuvveti ve hadsizlikleriyle beraber, şunların mazharları olan şu fâni mevcudatın ehemmiyetsiz ve az yaşamasına bakılsa ahiret görünür. Demek ki her şey lisan-ı hâl ile  اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ وَ بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ  okuyor ve okutturuyor.” (Onuncu Söz)

Yine mana açık olduğundan izahına girişmiyor; mütalaa ve tefekkürünü sizlere havale ediyoruz.

Üstad Hazretleri bu risaleyi şu salavat ile noktalıyor:

اَللَّهُمَّ اجْعَلْنَا مِنْ أهْلِ السَّعَادَةِ وَاحْشُرْنَا فِي زُمْرَةِ السُّعَدَاءِ وَأدْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ السُّعَدَاءِ بِشَفَاعَةِ نَبِيِّكَ الْمُخْتَارِ فَصَلِّ وَسَلِّمْ عَلَيْهِ وَعَلى اٰلِهِ كَمَا يَلِيقُ بِرَحْمَتِكَ وَبِحُرْمَتِهِ آمِينَ آمِينَ آمِينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Lâsiyyemat Risalesi’nin mütalaası burada tamamlandı. Rabbimize sonsuz hamdüsena olsun, bizlere böyle kıymetli bir eseri Arapçasından mütalaa ettirdi, yaralarımıza merhem sürdü. Cenab-ı Hak, bu risalede bahsi geçen hakikatlere bizleri vasıl eylesin. Bizi kendine kul, Habibine ümmet etsin. Âmin.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin