a
Ana SayfaLâsiyyemat38. Nasıl ki şüphesiz şemsin vücudu ziyanın neşri olmadan mümkün olmaz…

38. Nasıl ki şüphesiz şemsin vücudu ziyanın neşri olmadan mümkün olmaz…

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

ثم  sonra  إنه  şüphesiz şu ki  كما لا يمكن  nasıl ki mümkün olmaz  وجود الشمس  şemsin vücudu  بلا نشر ضياء  ziyanın neşri olmadan  كذلك  aynen bunun gibi  لا يمكن الألوهية  uluhiyet mümkün olmaz  بلا تظاهر  tezahürsüz  بإرسال الرسل  irsal-i rusül ile (peygamberler göndermekle).    

Sonra nasıl ki şüphesiz şemsin vücudu ziyanın neşri olmadan mümkün olmaz. Aynen bunun gibi, uluhiyet de irsal-i rusül ile tezahürsüz mümkün olmaz.

İzah: Bundan önceki cümleler uluhiyet ile kâinat arasındaki telazuma (birbirini gerekli kılmasına) aitti. Bu cümleyle birlikte uluhiyet ile risalet arasındaki telazuma başlıyoruz. Üstadımız bu telazumun altı cihetini gösterecek.

Altı cihetin mütalaa edileceği bu derslere çok önem vermeliyiz. Çünkü bu dersler deizmin bel kemiğini kıracak derslerdir. Malumunuz deistler Allah’ı -onlara göre, bir yaratıcıyı- kabul ediyorlar ancak peygamberleri inkâr ediyorlar. Bu dersler onlara tam bir cevap mahiyetindeki derslerdir. Bu dersleri deistlere karşı kullanmış biri olarak diyorum ki: Bu hakikatlere karşı söyleyecek hiçbir söz bulamıyorlar ve ilzam oluyorlar.

Sizler de deizm bataklığına düşen gençlerimizi oradan kurtarmak için bu dersleri çok iyi kavramalı ve muhtaçların yardımına koşmalısınız.

Bu girizgâhtan sonra şimdi, Üstadımızın mezkûr beyanının mütalaasına başlayalım:

Üstadımız dedi ki: Sonra nasıl ki şüphesiz şemsin vücudu ziyanın neşri olmadan mümkün olmaz. Aynen bunun gibi, uluhiyet de irsal-i rusül ile tezahürsüz mümkün olmaz.

Evet, nasıl ki güneş ziyasız olamaz ve güneşin vücudu ziyanın vücudunu iktiza eder. Aynen öyle de uluhiyet de tezahürsüz olamaz. Bu sırdan dolayı Şems-i Ezel ve Ebed olan Allahu Teâlâ bu âlemi yaratmış ve bu şekilde tezahür etmiştir. Yani şöyle sorsak:

— Şu nakış nakış süslenmiş kuşlar, kelebekler, çiçekler, ağaçlar ve diğer bütün varlıklar niçin yaratılmıştır?

Elcevab: Bütün bunlar uluhiyetin tezahür etmek istemesi sebebiyle yaratılmıştır. Çünkü uluhiyet tezahürsüz olmaz; güneşin ziyasız olamayacağı gibi… Allahu Teâlâ kendini bildirmek istiyor, tanıttırmak istiyor, varlığından haberdar etmek istiyor; bu sebeplerden dolayı da şu kâinatı icat ediyor.

— Peki, mezkûr gaye sadece kâinatın icadıyla tahakkuk eder mi?

Hayır, etmez. Zira birçok kişi şirk bataklığına düşer; eşyanın icadını Allah’tan değil, sebeplerden bilir. İşte ateşe tapanlar, puta tapanlar, güneşe tapanlar; tabiatı ve sebepleri fail-i hakiki zannedenler…

— Peki, bu durumda ne gerekli?

Bir peygamber vasıtasıyla nazarların kesretten vahdete çevrilmesi gerekli. Yani bir peygamberin şirke düşen ahaliye şöyle demesi gerekli:

— Ey insanlar! Şu âlemin yegâne sahibi Allahu Teâlâ’dır. Sizi de taptıklarınızı da O yaratmıştır. Şu eşya O’nun icadıyla vücud bulmuş ve O’nun iradesiyle yokluk karanlıklarından varlık âlemine çıkmıştır. Bu eşyayla O’nun uluhiyetini tasdik edin ve hiçbir şeyi O’na şirk koşmayın…

Eğer bir peygamberin bu dersi olmazsa kâinatın yaratılış gayesi yok olur. Çünkü kâinat uluhiyetin bilinmesi için yaratılmıştır. Bu da ancak peygamberlerin dersi ve talimiyle gerçekleşir.

Yani madem Allahu Teâlâ kendisini tanıttırmak ve bildirmek istiyor, o hâlde peygamberler göndermeli ve onlara kitaplar inzal ederek kendini tanıtmalıdır. Aksi takdirde bizler O’nu tanıyamayız. Mesela bakın, yaratıcıya “Allah” dedik. O’nun isminin Allah olduğunu bize peygamberler öğretti. Bir düşünün, peygamberler olmasaydı yaratıcımızın adını bile bilemezdik.

— Uluhiyetinin tezahürü ve zatının bilinmesi için şu âlemi yaratan ve bu sebeple her varlığı nakış nakış süsleyen Allahu Teâlâ’nın, peygamberler vasıtasıyla kendini bildirmemesi hiç mümkün müdür?

— Kendini bildirmek için bu kadar masraf yapan Zat, nasıl olur da bilinmenin en kısa yolu olan peygamberleri göndermez ve kitapları indirmez?

Sözün özü: Allahu Teâlâ uluhiyetinin tezahürü -yani ilahlığının bilinmesi- için şu âlemi yaratmıştır. Elbette bu gayenin tahakkuku peygamberlerin gönderilmesine bağlıdır.

Uluhiyetin risaleti iktiza etmesi bahsine başka delillerle devam edeceğiz. Üstte dediğimiz gibi, Üstadımız bu telazumun altı cihetini gösterecek. Birinci ciheti mütalaa etmiş olduk. Sonraki derste ikinci ciheti işleyeceğiz.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin