a
Ana SayfaLâsiyyemat9. Birinci surette (suret-i maddiyede) kudret usta gibi, kader de mühendislik gibidir…

9. Birinci surette (suret-i maddiyede) kudret usta gibi, kader de mühendislik gibidir…

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

فكأن  sanki  القدرةَ  kudret  في الصورة الأولى  birinci surette  كالباني  usta gibidir  والقدرَ  ve kader  كالهندسة  mühendislik gibidir.

Birinci surette (suret-i maddiyede) kudret usta gibi, kader de mühendislik gibidir.

İzah: Suret-i maddiyede kader mühendislik vazifesini görüyor, kudret-i Rabbânî ise kaderin planına göre eşyayı icat ediyor. Mesela bir fil yaklaşık 60-70 yıl yaşar. Biz 60 yaşındaki bir file bakıyor olalım… Daha bu fil yaratılmadan önce, 60 yaşına geldiğinde bu şekli alacağı kader tarafından takdir edilmiş ve bu şekli kader defterine yazılmış. 60 yaşına gelince, kudret-i Rabbânî file bu şekli vermiş.

Bu durumda, suret-i maddiye cihetinde kader mühendis oldu yani planı kader çizdi, şekil ve sureti o tayin etti. Kudret ise usta oldu yani filin suret-i maddiyesini kudret icat etti.

Bütün varlıklar için bu böyledir. Kader yazar, kudret icat eder. Kader mühendislik vazifesini görür, kudret ise usta gibi inşa eder.

Üstadımız suret-i ma’kuleyi de şöyle bir neticeye bağlıyor:

وفي الثانية  ikincisinde  كالمصدر  (kudret) mastar gibidir  والقدرَ كالمسطر  kader de mistar gibidir  فتَكتب القدرةُ  kudret yazar  كتابَ المعاني  manaların kitabını  على رسوم مِسطرِ القدر  kader mistarının çizimlerine göre.

İkincisinde (suret-i ma’kulede) (kudret) mastar gibi, kader de mistar gibidir. Kudret, manaların kitabını kader mistarının çizimlerine göre yazar. 

İzah: Suret-i ma’kule cihetinde kader mistarmış. Mistar, hat sanatında satırların düzgün olması için kullanılan aletin adıdır. Hattatlar satırları düzgün yazabilmek için mistar denilen bu aleti kâğıtların altına koyar. Bu mantıktan hareketle, sıvacıların sıva yaparken, yaptıkları sıvanın düzgün olmasını sağlayan alete de mastar adı verilmiş.

Suret-i ma’kule cihetinde kader mistarmış, o varlığın teşekkülünün çizgilerini çiziyor; doğumundan ölümüne kadar değiştireceği bütün şekil ve suretleri tayin ediyor. Kudret de mastarmış, o yazıya göre eşyayı halk ve icat ediyor.

Şu ifade üzerinde de biraz duralım:

Üstadımız, Kudret, manaların kitabını kader cetvelinin çizimlerine göre yazar.” buyurdu. Cümlede geçen manaların kitabı” ifadesiyle mahlukat kastedilmiştir. Her bir mahluk bir kitap hükmünde olup onda esmâ-i İlahiye yazılmıştır. Bu cihetle her bir varlık bir kitab-ı Samedânî, bir mektub-u Rabbânî ve bir ayine-i İlahîdir.

Risaleleri okurken hep şunu kendimize sormalıyız:

— Üstadımız bu cümleyi niçin söyledi ve bu cümlenin bütünle alakası ne?

Üstadımız bir belagat âlimidir hatta belagatta dâhidir. Bunu da İşarâtü’l-İ’caz tefsiriyle ispat etmiştir. Eğer Üstadımız bir cümle söylüyorsa, onu bir manaya mebni olarak söylüyordur. Bu durumda, okuduğumuz bölümden iki meseleyi halletmemiz lazım.

Birinci mesele şu: Üstadımız sadece suret-i maddiyeden bahsetseydi, bizim kavramamız ve tefekkür etmemiz daha kolay olurdu. Zira suret-i maddiye, bir varlığa baktığımızda onun hâlihazırdaki şekil ve suretidir. Bu suretteki mükemmelliği ve güzelliği görmek bizim için kolaydır.

Hâlbuki Üstadımız buna ilave olarak bir de suret-i ma’kuleden bahsetti. Suret-i ma’kule vehmî bir surettir. Yani hakikatte vücudu yoktur. O mahlukun hayatı boyunca değiştirdiği suretlerin içtimaından oluşan vehmî ve farazi bir surettir. Bu sureti hayal etmek bizim için zordur.

Şimdi, birinci sorumuz şu:

— Üstadımız hayal etmekte zorlanacağımız bu suret-i ma’kuleden niçin bahsetti? Bunun sebebi ne olabilir?

Fakirin aklına gelen birinci ihtimal şu:

Tekit için bahsetmiş olabilir. Üstadımız mahlukatın şekil ve suretindeki mükemmelliği göstermek istiyor. Bunun için sanki şöyle diyor:

— İster her mahlukun hâlihazırdaki suret-i maddiyesine bak, istersen hayatı boyunca değiştirdiği bütün şekil ve suretlere tek tek bak; hatta istersen, bu bütün şekil ve suretleri al, onlardan vehmî bir suret yap, ona bak. Hangisine bakarsan bak, ondaki mükemmelliği görebilirsin.

Üstadımız böyle bir manayı takip ederek, tekit maksadıyla suret-i ma’kuleden bahsetmiş olabilir.

İkinci ihtimal de şu olabilir: Üstadımız metnin sonunda şekil ve suretlerdeki mükemmelliği kader ve kudret ilişkisine bağlıyor. Kaderin çizdiğini, kudretin yaptığını söylüyor. Kaderi daha iyi anlatabilmek için, bir mahlukun değiştirdiği bütün şekil ve suretleri nazara vermek istemiş olabilir.

En doğrusunu Allah bilir.

Metindeki ikinci mesele de şu:

Üstadımız suret-i maddiyeden bahsederken, Kudret usta gibi, kader de mühendislik gibidir.” dedi. Suret-i ma’kuleden bahsederken ise Kudret mastar gibi, kader de mistar gibidir.” dedi.

Şimdi sorumuz şu:

— Suret-i maddiyede kaderin mühendis, kudret-i Rabbâniyenin usta olmasıyla; suret-i ma’kulede kaderin mistar, kudretin mastar olması arasında bir fark var mı? Fark yoksa kelimeler niçin böyle tercih edilmiş?

Bunun cevabı şu olabilir:

Mühendis binanın planını çizer, usta ise o plana göre binayı inşa eder. Kaderin mühendis olması, mahlukatın şekil ve suretlerinin kader tarafından çizilmesidir. Kudretin usta olması da kudret-i Rabbâniyenin o yazıya uygun olarak mahlukatı halk ve icat etmesidir.

Biz bir mahlukun hâlihazırdaki şekline baktığımızda şöyle deriz: Kader ona bu şekli takdir etmiş, kudret de onu bu şekilde halk etmiş.

Eğer biz tefekkürümüzü suret-i ma’kule üzerinde yaparsak şöyle düşünürüz:

Zamanı bir ip olarak hayal edin… Bu ipin üzerine gömlek gibi, bir varlığın hayatı boyunca giyeceği şekil ve suretler asılmış. Vakti geldiğinde o mahluk bir gömleği giyer gibi, o şekil ve sureti giyiyor.

Bakın, suret-i ma’kulede bir insicam ve düzgünlük var. Bu insicama dikkat çekmek için kadere “mistar” demek tam yerindedir. Çünkü mistar düzgünlüğü sağlamak için kullanılan bir alettir. İşte kader bir mistar gibi, bu düzgünlüğü sağlamıştır. Kadere mistar dendiğinde de kudrete mastar denilir. Zira o mistar üzerinde kudret çalışmış ve eşyanın varlığa çıkmasına sebep olmuştur.

O hâlde diyebiliriz ki: Kader hem mühendistir hem de mistardır. Kudret de hem ustadır hem de mastardır. Aralarında çok bir mana farkı yoktur. Sadece cümlenin odak manasına uygun olan kelimeler tercih edilmiştir.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin