104. Harfleri silinmiş üç yüz bin kitabı, hep birlikte ve karışık bir hâlde galatsız…
Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
نعم evet مَن يكتبْ kim yazarsa ثلاثمائةَ ألفِ كتابٍ üç yüz bin kitabı قد انمحت حروفُها harfleri silinmiş في صحيفة واحدة tek bir sahifede معا birlikte ومختلطا ve karışık bir hâlde بلا غلط ولا مرج ولا مزج galatsız, mercsiz ve meczsiz كيف يَعجز nasıl âciz olur عن استنساخِ كتابٍ kitabın kopyalanmasından عن حافظته hafızasından هو ألّفه أولا ثم محاه ilk olarak onu o telif etmiş, sonra onu silmiş كتابةً ثـانيةً ikinci defa.
Evet, harfleri silinmiş üç yüz bin kitabı, hep birlikte ve karışık bir hâlde galatsız, mercsiz ve meczsiz tek bir sahifede yazabilen zat, (aynı) kitabı ikinci defa hafızasından kopyalamaktan nasıl âciz olur? Ki ilk olarak onu o telif etmiş ve sonra onu silmiş.
İzah: Önce şu kelimelerin manasına bakalım:
غلَط : Yanlış, hata
مَرْج : Karmakarışık, karıştırma, karışma
مزج : Karışıklık, karıştırma, karışma
Görüldüğü üzere, kelimeler birbiriyle benzer manadadır. Bu kelimelerin peş peşe zikri tekit içindir. Genişletilmiş mana şöyledir: Mahlukat son derece karışık bir hâlde ve birbiri içinde yaratılmasına rağmen; birbiriyle karışmadan, karıştırmadan, hiçbir karışıklık olmadan, hatasız ve yanlışsız bir şekilde yaratılıyor.
Kitab-ı kâinat üzerine şöyle bir tefekkür yapabiliriz:
– Kâinat, kalem-i kudretle yazılmış bir kitaptır.
– Dünya bu kitabın bir babı ve bölümüdür.
– Yeryüzü bu kitabın bir sayfasıdır.
– Her bir nev tek başına bir kitaptır.
– Nevin fertleri kendi kitabının bir kelimesidir. Mesela elma ağacı nevini ele alsak: Bu nev bir kitaptır. Her bir elma ağacı da bu kitabın kelimesidir.
– O ferdin bir uzvu -mesela ağaçtaki bir elma- kendi kitabının bir harfidir.
– Meyvenin çekirdeği ise bu kitabın noktasıdır. Bu öyle bir noktadır ki kâinat kitabının bütün manası bu noktada kaydedilmiştir.
Netice: Her bir nevi bir kitap kabul ettiğimizde, yeryüzü sayfasında üç yüz bin kitap yazılmıştır. (Bu rakamlar Üstad Hazretlerinin zamanına aittir. Şu andaki rakamlar milyonu aşmıştır.)
Bu hakikat Onuncu Söz’de şöyle geçiyor:
“Evet, ahirete nisbeten gayet dar bir sahife hükmünde olan rûy-i zeminde hadd ü hesaba gelmeyen harika sanat numunelerini… ve haşir ve kıyametin misallerini göstermek… ve üç yüz bin kitap hükmünde olan muntazam enva-ı masnuatı, o tek sahifede kemal-i intizam ile yazıp dercetmek… elbette geniş olan âlem-i ahirette latif ve muntazam cennetin binasından ve icadından daha müşküldür… Evet, cennet bahardan ne kadar yüksek ise o derece bahar bahçelerinin hilkati, o cennetten daha müşküldür ve hayret-fezadır, denilebilir.”
Yazar: Sinan Yılmaz