a
Ana SayfaLâsiyyemat83. Bu şundan daha kolay değildir. Ve o bundan Ona daha zor değildir…

83. Bu şundan daha kolay değildir. Ve o bundan Ona daha zor değildir…

Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

فما هذه بأسهل  bu daha kolay değildir  من تلك  şundan  وما هي  ve o değildir  بأصعب عليه  Ona daha zor  من هذه  bundan.

Bu (yani her baharda müzeyyen bahçeleri icat etmek) şundan (ahireti icat etmekten) daha kolay değildir. Ve o (yani ahireti icat etmek) bundan (her baharda müzeyyen bahçeleri icat etmekten) Ona daha zor değildir. 

فكما يحِقّ  nasıl ki doğru olur  وحقٌ أن يُقال  ve denilmesi haktır  وقد قيل  ve denilmiştir  لولاك لولاك لما خلقت الأفلاك  eğer sen olmasaydın ben felekleri (kâinatı) yaratmazdım  يستحق أن يقال  denilmesini hak ediyor  لو لم يكن  eğer olmasaydı  إلّا دعاؤك  ancak senin duan olsaydı  لخلقتُ الجنة لأجْلِك  senin için cenneti yaratırdım. 

Nasıl ki “Eğer sen olmasaydın ben kâinatı yaratmazdım.” demek doğru olur ve denilmesi haktır ve denilmiştir. (Aynen bunun gibi) “Eğer sadece senin duan olsaydı senin için cenneti yaratırdım.” denilmesini hak ediyor.

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى ذٰلِكَ الْحَبِيبِ الَّذِى هُوَ سَيِّدُ الْكَوْنَيْنِ وَفَخْرُ الْعَالَمَيْنِ وَحَيَاةُ الدَّارَيْنِ وَوَسِيلَةُ السَّعَادَتَيْنِ وَذُو الْجَنَاحَيْنِ وَرَسُولُ الثَّقَلَيْنِ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ وَعَلٰى اِخْوَانِهِ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالْمُرْسَلِينَ، اٰمِينَ

Ey Allah’ımız! İki dünyanın efendisi, iki âlemin fahrı, dünya ve ahiretin hayatı, iki cihan saadetinin vesilesi, zülcenâheyn ve cin ve insin resulü olan şu Habibine, onun bütün âl ve ashabına ve onun enbiya ve mürselîn kardeşlerine salât ve selam eyle. Âmin.

İzah: “Eğer sen olmasaydın ben kâinatı yaratmazdım.” hadis-i şerifi üzerine biraz konuşalım:

– Cenab-ı Hak şu kâinatı gayet güzel bir şekilde yaratıp bir mescid-i zikir ve şükür yaptı.

– İçindeki her bir varlığa zâkir ve şâkir sıfatını verdi.

– Mevcudatı birbirine ahbap ve kardeş yaptı.

– Cansız varlıklar Allah’ın ayetlerini okuyan musahhar bir memur oldu.

– Her varlık Rabbânî bir mektup, İlahî isimlerin bir aynası ve âyât-ı tekviniyenin bir sayfası oldu.

– İnsan zelil ve âciz hayvanlar sırasından çıkıp hilafet ve hâkimiyetin zirvesine yükseldi.

Ve daha bunlar gibi, birçok kudsi hakikat şu âlemde tecelli etti ve bu âlemi güzelleştirdi.

Ancak bu manalar küfür gözüyle bakıldığında gizlendi ve saklandı. Hatta zaman-ı fetrette yaşayıp Allah’a iman etmiş olanlar bile bu manaları göremedi, okuyamadı. Çünkü bu hakikatler ancak bir peygamberin irşadıyla ve talimiyle öğrenilir. Bir peygamber bu dersi yapmazsa:

– Kâinat umumi bir mâtemhâne şeklinde görünür.

– Bütün mevcudat birbirine karşı yabancı ve düşman vaziyeti alır.

– Dağlar ve yıldızlar gibi cansız varlıklar birer cenaze hükmünde görünür.

– Hayvan ve insanlar yetimler gibi olup, ölümün ve firakın korkusundan feryat ediyorlar şeklinde gözükür.

– Kâinat bir oyuncak hükmünü alır. Hikmet gizlenir, her şey abesiyete inkılap eder.

– İnsanlar hayvanlardan daha aşağı, daha zelil ve hakir olur.

Şimdi sorumuz şu:

— Kâinatı en güzel şekilde yaratan Allahu Teâlâ, kâinatın böyle çirkin bir şekil almasına müsaade eder mi?

Elbette etmez.

Madem etmez, o hâlde peygamberler göndermeli ve peygamberlerin lisanıyla kâinatın bu güzel şeklini insanlara bildirmelidir. Bu olmazsa şu güzel kâinat dehşetengiz bir şekil alır ve bir vahşetgâha döner.

O hâlde diyebiliriz ki:

— Eğer peygamberler gönderilmeyecek olsaydı kâinat yaratılmazdı. Çünkü kâinatın güzelliği ancak peygamberlerin irşadıyla ortaya çıkar. Bu irşad olmazsa kâinat çirkinleşir; Allahu Teâlâ da çirkin gözüken bir kâinatı yaratmaz.

O hâlde şöyle dense:

— Allah peygamber göndermeyecek olsaydı kâinatı yaratmazdı.

Bu söz doğrudur.

— Peki, peygamberler içinde bu vazifeyi en ekmel şekilde yapan kimdir?

Elcevab: Hz. Muhammed (a.s.m.)’dır.

O hâlde şöyle dense:

— Eğer Hz. Muhammed (a.s.m.) olmasaydı âlem de olmazdı.

Bu söz haktır ve hakikattir. Bu sözde Peygamberimizin yaptığı vazifeye atıf vardır. Yani eğer bu vazife yapılmayacak olsaydı, kâinatın bir manası olmayacağından dolayı kâinat da yaratılmazdı. Ve yine bu vazifeyi en layık şekilde yapan Hz. Muhammed (a.s.m.) olmasaydı kâinat da olmazdı.

İşte  لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ لَمَاخَلَقْتُ اْلاَفْلاَكَ  “Eğer sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım.” manasındaki hadis-i kudsi bu hakikate işaret ediyor. Hadisin manasını biraz daha açsak şöyle ifade edebiliriz:

— Ey Habibim! Eğer sen âlemin manasını insanlara ders vermeyip kâinatın güzelliğini göstermeyecek olsaydın ben bu âlemi yaratmazdım. Çünkü âlem o zaman karanlığa düşerdi ve bir vahşetgâh olurdu. Âlemin güzelliği ancak senin irşad ve taliminle vücud buldu. Seni yaratıp bu vazifeyi sana yaptıracağım için âlemi yarattım. Seni yaratmayacak olsaydım âlemi de yaratmazdım…

İşte hadisin manası budur. Bu mana da ispat eder ki: Peygamberimizin risaletinin bir delili de kâinatın varlığıdır. Çünkü şu kâinat, Peygamberimiz (a.s.m.) gibi bir tarifatçı ve teşrifatçıyı iktiza eder.

Elbette böyle bir zatın duası hürmetine cennetin ve saadet-i ebediyenin yaratılması ayn-ı hak ve hakikattir. O hâlde denilebilir ki: Efendimiz (a.s.m.), “Eğer sadece senin duan olsaydı senin için cenneti yaratırdım.” denilmesini hak ediyor.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin