82. Böyle bir habibten böylesi bir talep müstesna, cenneti gerektiren sayısız esbabın…
Lâsiyyemat mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
فلو فُرِض eğer farzedilse عدمُ جميع الأسباب bütün esbabın ademi الغير المحصورةِ sayısız olan المقتضيةِ للجنة cenneti gerektiren إلّا مثلُ هذا الطلب böyle bir talep müstesna من مثل ذلك الحبيب böylesi bir habibten…
Böyle bir habibten böylesi bir talep müstesna, cenneti gerektiren sayısız esbabın tamamının ademi farzedilse…
لكفى (o zatın tek bir duası) kâfi gelirdi لإيجاد هذه الجنة ووجودها bu cennetin icadına ve vücuduna مِن جُودِ جَوّادٍ bir Cevvad’ın cûdundan (cömertliğinden) dolayı يوجِد icat eder في كل ربيع her baharda جِنانا مزيَّنة süslü bahçeleri كأنموذجات تلك الجنة şu cennetin numuneleri gibi.
Her baharda -şu cennetin numuneleri gibi- süslü bahçeleri icat eden bir Cevvad’ın cûdundan dolayı, (o zatın tek bir duası) bu cennetin icadına ve vücuduna kâfi gelirdi.
İzah: Saadet-i ebediyenin ve cennetin icadının birçok esbabı vardır. Faraza bu esbabın hiçbiri olmasaydı, sadece Efendimiz (a.s.m.)’ın duası cennetin icadına kâfi gelirdi. Üstadımız bu hakikati Onuncu Söz’de şöyle beyan ediyor:
“Acaba bütün benî Âdem’i arkasına alıp… şu arz üstünde durup… Arş-ı A’zama müteveccihen el kaldırıp… nev-i beşerin hülasa-i ubudiyetini câmi hakikat-i ubudiyet-i Ahmediye (a.s.m.) içinde dua eden… şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman olan Fahr-i kâinat (a.s.m.) ne istiyor, dinleyelim… Bak, kendine ve ümmetine saadet-i ebediye istiyor, beka istiyor, cennet istiyor… Hem mevcudat âyinelerinde cemallerini gösteren bütün esma-i kudsiye-i İlahiye ile beraber istiyor. O esmadan şefaat talep ediyor, görüyorsun.
Eğer ahiretin hesapsız esbab-ı mûcibesi, delâil-i vücudu olmasa idi; yalnız şu zatın tek duası, baharımızın icadı kadar Hâlık-ı Rahîm’in kudretine hafif gelen şu cennetin binasına sebebiyet verecekti.
Demek, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, risaletiyle dünyanın kapısını açtığı gibi, ubudiyetiyle de ahiretin kapısını açar.” (Onuncu Söz)
Bu metnin şerhi Onuncu Söz’de yapıldığından burada izahına girişmiyor, izahını Onuncu Söz’e havale ediyoruz.
Yazar: Sinan Yılmaz