a
Ana SayfaReşehat7. Zira sırr-ı hilkat-i âlemdeki acip muammayı açıklıyor ve çözüyor.

7. Zira sırr-ı hilkat-i âlemdeki acip muammayı açıklıyor ve çözüyor.

Dördüncü Reşhanın mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

إذ  zira  يشرح ويحل  açıklıyor ve çözüyor  المعمَّى العجيبة  acip muammayı  في سرّ خِلقة العالم  sırr-ı hilkat-i âlemdeki.

Zira sırr-ı hilkat-i âlemdeki (âlemin yaratılış sırrındaki) acip muammayı açıklıyor ve çözüyor.

İzah: Hilkat-i âlemin muamması denilince şu gibi sorular aklımıza gelir:

— Bu âlem nasıl yaratıldı?

— İçindeki varlıklar nasıl vücut buldu?

— Bu hayat nereden geldi?

Peygamberimiz (a.s.m.) hilkat-i âlemin muammasını Kur’an’ın beyanat-ı kevniyesi ile açmış ve bu gibi sorulara Kur’an ile cevap vermiştir.

“Âlemin nasıl oluştuğu” konusu insanlar tarafından her zaman merak edilmiş ve bu konuda birçok fikirler ortaya atılmış. Zamanın geçmesiyle ve fennin ilerlemesiyle her fikir çürümüş, yok olup gitmiş.

Şu an üzerinde ittifak edilen görüş Big-Bang yani Büyük Patlama modelidir. Bu modele göre, kâinat genişlemeden önceki ilk durumunda aşırı derecede yoğun ve sıcak bir hâlde bulunuyordu. Yani âlem tek bir parça idi. Daha sonra Big-Bang denilen büyük patlamayla birbirinden ayrıldı ve şu andaki şeklini aldı.

Bilim adamlarının daha yeni ulaşabildikleri bu bilgiyi Kur’an bize 1400 sene önce şu ayetiyle haber vermiş:

أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا  O kâfirler görmüyorlar mı ki   أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَ تَارَتْقًا   gökler ve yer birbiriyle bitişik iken   فَفَتَقْنَا هُمَا   biz onları ayırdık   وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ  ve her canlı şeyi sudan yarattık.   أَفَلاَ  يُؤْمِنُونَ  Hâlâ iman etmeyecekler mi? (Enbiya 30)

Bu ayet-i kerimede “birbiriyle bitişik” olarak tercüme ettiğimiz kelime “ratk” kelimesidir. Ratk “birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumda, kaynaşmış” anlamlarına gelir. Tam bir bütün oluşturan iki maddeyi tanımlamak için Arapçada bu kelime kullanılır.

Ayette geçen “fetk” kelimesi ise “ayırmak” manasına gelmektedir. Arapçada bu fiil bitişik durumdaki bir nesneyi yarmak ve parçalayıp dışarı çıkarmak anlamında kullanılır.

Şimdi, ayet-i kerimeye bir daha bakalım:

Ayette göklerle yerin birbiriyle bitişik yani “ratk” olduğu bir durumdan bahsediliyor. Ardından bu ikisi “fetk” fiili ile parçalanıyor, biri diğerini yarmak suretiyle dışarı çıkıyor.

İşte Kur’an’ın bu anlatımı Big-Bang modeliyle birebir uyuyor. Big-Bang modeline göre, kâinatın tüm maddesi tek bir maddede toplanmıştı. Her şey hatta henüz yaratılmamış olan gökler ve yer bile bu maddenin içindeydi ve bitişik durumdaydı. Yani ayette ifade edildiği gibi, birbiriyle iç içe, “ratk” durumundaydı. Ardından bu madde şiddetli bir patlamayla parçalandı ve Kur’an’ın “fetk” kelimesiyle beyan ettiği ayrılma fiili meydana geldi ve kâinat bu şekliyle vücut buldu.

İşte Efendimiz (a.s.m.) Kur’an’ın beyanat-ı kevniyesiyle, bilim adamlarının daha yeni keşfedebildiği Big-Bang modelini bizlere tam 1400 sene önce haber veriyor.

— Hiç mümkün müdür ki bir beşer, hem de okuma yazma bilmeyen bir beşer, 1400 sene önce, maddi ilimlerin olmadığı bir zamanda, kâinatın yaratılışını kendi başına keşfetsin ve bunu bizlere haber versin? Bu mümkün müdür?

Madem mümkün değildir, o hâlde o zat (a.s.m.) Allah’ın resulüdür, elindeki kitap da Allah’ın ezelî kelamıdır.

Kur’an hilkat-i âlemin muammasını açtığı gibi, içindeki eşyanın da yaratılışındaki muammayı açıyor. Buna dair de bir misal verelim ve yeraltı sularının oluşumunu inceleyelim:

Yeraltı suları meşhur filozof Miletli Thales’a göre, okyanusların rüzgârlarla taşması sonucunda oluşmaktadır. Yani okyanuslarda havaya fışkıran sular toprağa düşmekte ve toprağın içine geçerek yeraltı sularını oluşturmaktadır.

Platon da bu görüşleri paylaşıyor ve okyanusa geri dönüşün de büyük bir girdap vasıtasıyla olduğunu söylüyor.

Aristo’ya göre ise yerden yükselen su buharı dağların soğuk çukurlarında yoğunlaşarak yeraltı göllerini meydana getiriyor. Kaynak suları da bu göllerden besleniyor.

Evet, bizleri güldüren bu sözleri asırlarının en dâhi filozofları söylemiş.

Yeraltı sularının oluşumuna dair ilk doğru keşif 1580 yılında yapılmış ve yeraltı sularının yağmurun toprağa sızmasıyla meydana geldiği anlaşılmış.

Hâlbuki Kur’an bu hadiseyi bizlere 14 asır önce şöyle haber vermiş:

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً  Görmüyor musun ki Allah gökten bir su indirdi  فَسَلَكَهُ يَنَابِيعَ فِي الْأَرْضِ  ve o suyu topraktaki kaynaklara geçirdi. (Zümer 21)

— Yeraltı suları nasıl oluşmuş?

Allah gökten suyu indirmiş ve o suyu topraktaki kaynaklara geçirmiş. İşte böyle oluşmuş.

Kur’an’ın 14 asır önce verdiği bu haberi bilim adamları 16. yüzyılda keşfedebiliyor ve ancak o tarihte Aristo’ya itiraz edilebiliyor.

Kur’an’ın, âlemin ve içindeki eşyanın yaratılışına dair daha birçok beyanatı var. Bizler bu hususta özel bir çalışma yaptık. Bu çalışmaya feyyaz.tv sitemizden ulaşabilirsiniz.

Tüm bu izahlardan sonra Kur’an’ın Allah’ın kitabı ve Hz. Muhammed (a.s.m.)’ın Allah’ın resulü olduğu kabul edilmezse, Kur’an’ın hilkat-i âlemin muammasını açması neyle izah edilecek? Hiçbir şeyle izah edilemez!

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin