17. Sonra maziye -mazinin karanlıkları içindeki bu büyük mezara- bak…
Beşinci Reşhanın mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
ثم انظر sonra bak الى الماضي maziye ذلك المزارِ الأكبر فى ظلماته mazinin karanlıkları içindeki bu büyük mezara كيف استضاء nasıl aydınlandı بشموس الانبياء enbiyanın güneşleriyle وبنجوم الاولياء evliyanın yıldızlarıyla.
Sonra maziye -mazinin karanlıkları içindeki bu büyük mezara- bak! Enbiyanın güneşleriyle ve evliyanın yıldızlarıyla nasıl aydınlandı?
والى الاستقبال ve istikbale تلك الليلةِ الليلاءِ في ظلماته istikbalin karanlıkları içindeki kapkaranlık geceye كيف تنور بضياء القرآن Kur’an’ın ziyasıyla nasıl nurlandı وتكشّف عن بساتين الجنان ve cennet bahçeleri nasıl göründü.
Ve istikbale -istikbalin karanlıkları içindeki kapkaranlık geceye- bak! Kur’an’ın ziyasıyla nasıl nurlandı ve cennet bahçeleri nasıl göründü?
İzah: Üstadımız önce kâinata küfür gözüyle baktı ve altı madde saydı. Sonra iman gözüyle bakıp bu altı maddedeki değişikliği anlattı. Mezkûr beyanıyla da iman gözüyle bakışa bir madde daha ekledi. Şöyle ki:
Âleme küfür gözüyle bakıldığında geçmiş zaman bir mezar-ı ekber şeklinde gözükür. O büyük mezarlığın yakın kısmında kişinin annesi gömülüdür, babası gömülüdür, sevdiği dost ve ahbapları gömülüdür. Mezarlığın uzak kısmında ise her asır ahalisi yatmaktadır. Kaç dünya bu mezara gömülmüş ve kaç insan bu mezarda çürümüştür.
Gelecek ise insanın hem kendisini hem de bütün sevdiklerini gömecek başka bir mezardır. İnsan bu iki mezar arasında sıkışmış, âciz, zavallı bir biçaredir.
İman gözüyle bakıldığında ise sahne tamamen değişir. Mezar-ı ekber şeklinde gözüken zaman-ı mazi birden aydınlanır. Her zaman dilimi enbiya ve evliyanın riyasetiyle ve getirmiş oldukları hakkın ziyasıyla ziyadar görünür. Hoş meclisler kurulmuş, imanî sohbetler edilmiş, Allah Allah diyen halka-i zikirler oluşturulmuş ve bütün bunlar Allah tarafından kaydedilmiş. Yarın cennette ehl-i cennete ebedî manzaralar olarak seyrettirilecek. Geçmiş zaman böyle aydınlandı…
İstikbal ise musibetlerin bizi beklediği karanlıklı bir yer ya da bizi ve sevdiklerimizi gömecek bir kabristan değil, Kur’an’ın ziyasıyla aydınlanmış ve cennet bahçelerinin göründüğü bir şekil alır. İmanla bilinir ki her musibetin dizgini Allah’ın elindedir. O’nun izni olmadan hiçbir musibet isabet etmez. Ve yine imanla hissedilir ki ölüm cennet bahçelerine bir sevkiyattır. Biz ehl-i iman bir dostumuzu kabre koyarken onu toprağın altına değil, cennet bahçesine koyduğumuza inanırız. Bu bizim imanımızın bir neticesidir.
İşte iman hem maziyi hem istikbali böyle aydınlatır. Bu meseleyi Kur’an’dan birçok ayetle işleyebiliriz ancak dersi uzatmamak için bu kapıyı açmıyoruz.
Yazar: Sinan Yılmaz