a
Ana SayfaReşehat11. Şimdi onun nuruyla, dininin dürbünüyle ve şeriatının dairesinde…

11. Şimdi onun nuruyla, dininin dürbünüyle ve şeriatının dairesinde…

Beşinci Reşhanın mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

فانظرِ  bak  الآن  şimdi  بنوره  onun nuruyla  وبمرصاد دينه  ve dininin dürbünüyle  وفي دائرة شريعته  ve şeriatının dairesinde  الى الكائنات  kâinata.

Şimdi onun nuruyla, dininin dürbünüyle ve şeriatının dairesinde kâinata bak.

كيف  nasıl  تراها  onu görürsün. 

Onu (kâinatı) nasıl görürsün?

انظر  bak  قد تبدل  değişti  شكلُ العالم  âlemin şekli.

Bak, âlemin şekli değişti.

فتحول  ve dönüştü  بيتُ المأتمِ العموميّ  umumi matem evi  مسجدَ الذكرِ والفكر  zikir ve fikir mescidine  ومجلسَ الجذبة والشكر  cezbe ve şükür meclisine.

Umumi matem evi; zikir ve fikir mescidine, cezbe ve şükür meclisine dönüştü.

İzah: Küfür gözüyle kâinata baktığımızda, kâinat umumi bir mâtemhâne şeklinde görünmüştü; her varlık içinde yas tutuyordu. İman gözüyle baktığımızda ise kâinat mâtem-i umumi evi olmaktan çıktı; bir mescid-i zikir ve fikir, bir meclis-i cezbe ve şükür oldu. İçindeki her bir varlık da zâkir ve şâkir sıfatını aldı.

Kur’an bu manaya birçok ayetiyle işaret eder. Mesela der ki:

وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ

“Bitkiler de ağaçlar da (Allah’a) secde ederler.” (Rahman 6)

Yine der ki:

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلكِنْ لاَ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ 

“Yedi sema, yeryüzü, gökte ve yerde ne varsa her şey O’nu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki O’nu hamd ile tesbih etmesin. Lakin siz onların tesbihini anlayamazsınız.” (İsra 44)

Başka bir ayette de şöyle der: (Bu bir secde ayetidir)

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ 

“Sen görmedin mi ki yerde ve gökte ne varsa hepsi Allah’a secde ediyor. Güneş, Ay, yıldızlar dağlar ve ağaçlar da secde ediyor…”  (Hac 18)

Bir başka ayet şöyledir:

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ

“Görmedin mi gökyüzünde ve yeryüzünde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih ediyor. Kuşlar da saf saf olmuş O’nu tesbih ediyor. Her biri duasını ve tesbihini bilmiştir.” (Nur 41)

Bir başka ayet de şöyledir:

إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً كُلٌّ لَهُ أَوَّابٌ

“Şüphesiz biz dağları (Davud’a) boyun eğdirdik. Akşam-sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi. Kuşları da toplu olarak onun emrine verdik. Hepsi onunla zikir ve tesbih ederlerdi.” (Sad 18-19)

İşte şu âleme Kur’an’ın bu ve benzeri ayetleriyle bakılırsa, kâinat bir mescid, içindeki her bir varlık da bu mescitte tesbih eden bir müsebbih, zikreden bir zâkir, şükreden bir şâkir, secde eden bir sâcid ve ibadet eden bir âbid şeklini alır. Bununla da kâinat ve içindeki varlıklar kıymet bulur.

Yine kâinata Efendimiz (a.s.m.)’ın mirsadıyla baktığımızda âlem bir meclis-i cezbe ve şükür şeklini alır. Her bir mahluk, İlahi cezbeyle hareket eden bir Mevlevi olur; âlem bir tefekkürname suretine bürünür.

— Bir mâtemhâne-i umumi olmak nerede, bir mescid-i zikir ve fikir, bir meclis-i cezbe ve şükür olmak nerede?

Üstadımız kâinata önce küfür gözüyle baktı. Küfür gözüyle bakıldığında kâinatın aldığı şekli altı maddede topladı. Sonra küfür gözlüğünü çıkarıp iman gözlüğünü taktı ve kâinata bu gözlükle baktı. Bu gözlükle kâinata bakıldığında kâinatın şekli değişti. Biz bu değişikliğin birinci maddesini okuduk ve mütalaa ettik. Altı maddenin her birini böyle mütalaa edeceğiz. İkinci maddenin mütalaasını bir sonraki derse bırakalım.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin