15. Kâinatın harekâtı, tenevvüatı ve tegayyüratı abesiyetten, ihmal edilmişlikten…
Beşinci Reşhanın mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
وتحولت ve dönüştü حركاتُ الكائنات kâinatın harekâtı وتنوعاتُها وتغيراتها tenevvüatı ve tegayyüratı…
Ve kâinatın harekâtı, tenevvüatı ve tegayyüratı dönüştü…
— Neyden neye dönüştü?
من العبثيّة والمهْمَليّة ومَلعبة التصادف abesiyetten, ihmal edilmişlikten ve tesadüfün oyun yerinden إلى صيْرورتِها olmasına مكتوباتٍ ربانيةً mektubat-ı Rabbânîye وصحائفَ آياتٍ تكوينيةٍ tekvinî ayetlerin sayfalarına ومرايا أسماءٍ إلهيّة ve esmâ-i İlâhiyenin aynaları.
Abesiyetten, ihmal edilmişlikten ve tesadüfün oyun yerinden; mektubat-ı Rabbânîye, tekvinî ayetlerin sayfalarına ve esmâ-i İlâhiyenin aynaları olmasına (dönüştü).
حتى ترقّى العالمُ hatta âlem terakki etti وصار ve oldu كتابَ الحكمة الصمدانية hikmet-i Samedâniyenin bir kitabı.
Hatta âlem terakki etti ve hikmet-i Samedâniyenin bir kitabı oldu.
İzah: Kâinata küfür gözüyle bakıldığında kâinat tesadüfün bir oyun yeri şeklini almıştı. Şu âlemdeki her hadise, her fiil, her varlık, her nakış tesadüfün bir oyuncağı olmuştu. Hikmet gizlenmiş, her şey abesiyete inkılâp etmişti.
İman gözüyle bakıldığında ise her varlık Rabbânî bir mektup, âyât-ı tekviniyenin bir sayfası ve İlahî isimlerin bir aynası oldu.
İlk önce, her varlığın bir mektûb-u Rabbânî olması üzerine konuşalım. Mesela bir kelebeğe bakalım. Kelebeğin Allah’ın isimlerine nasıl ayna olduğunu görelim. Bu sayede, âleme iman gözüyle bakıldığında âlemin ve içindeki eşyanın nasıl terakki ettiğini anlayalım:
– Bu kelebek yok idi, var oldu. Varlığıyla Allah’ın Mûcid, Mübdi, Hâlık ve Mükevvin isimlerine ayna oldu.
– Allah o kelebeğe hayat verdi. Hayatıyla Muhyi ismine ayna oldu.
– Allah o kelebeği besledi. Beslenmesiyle Rezzak, Rahman, Mün’im, Münevvil ve Mukit isimlerine ayna oldu.
– Sanatlı vücuduyla Sâni ismine, hikmetli cihazlarıyla Hakîm ismine, suretiyle Musavvir ve Fettah isimlerine ayna oldu.
– Vücudunda onlarca maddenin toplanmasıyla Câmi ismine, rengiyle Mülevvin ismine, diğer kelebeklere benzememesiyle Mufassıl ismine ayna oldu.
– Vazifesinin ve hayat şartlarının kendisine öğretilmesiyle Rab, Mülakkın ve Sâik isimlerine ayna oldu.
– Bir yumurtadan çıkartılmakla Fâlik ismine, her ihtiyacının karşılanmasıyla Rahim, Vehhab ve Muhsin isimlerine ayna oldu.
– Hâlden hâle, şekilden şekle sokulmasıyla Muhavvil, Mükemmil ve Mübeddil isimlerine ayna oldu.
– Yumurtasındaki hâliyle Evvel ismine, son şekliyle Ahir ismine, varlığıyla Zahir ismine, içinde çalışan fabrikayla Bâtın ismine ayna oldu.
– Yapan elbette yaptığını bilecek. Kudreti onu yapmaya yetecek. Yaptığını görecek ve yapmayı irade edecek. Bütün bunlarla o kelebek Allah’ın Alîm, Kadîr, Basîr ve Mürîd isimlerine ayna oldu.
Daha bunlar gibi, onlarca isme ayna oldu, mazhar oldu. Şimdi anladık mı kelebek nasıl bir mektupmuş? Öyle bir mektupmuş ki onda onlarca İlahî isim yazılmış.
Küfür gözüyle bakıldığında basit bir böcek olan kelebek, iman gözüyle bakıldığında terakki etti; bir mektub-u Rabbânî, bir ayine-i esmâ-i İlahî ve bir kitab-ı hikmet-i Samedânî oldu.
Kâinatı ve içindeki eşyayı kelebeğe kıyas edelim ve âleme iman gözüyle bakıldığında varlıkların nasıl bir kıymet kazandığını bununla anlayalım.
Şimdi de âlemin âyât-ı tekviniyenin sayfası olması üzerine konuşalım:
Âyât-ı tekviniyenin sayfası olması şudur: Allah’ın iki farklı ayeti vardır. Birisi kelam sıfatından gelen Kur’an ayetleridir. İkincisi ise kudret sıfatından gelen tekvinî ayetlerdir. Zerreden şemse, çiçeklerden galaksilere kadar her varlık, kudret sıfatından gelmiş tekvinî bir ayettir. Kâinat da bu tekvinî ayetlerin yazıldığı bir kitaptır. Mesela:
– Dağ bir sayfadır; bu sayfada ağaç, çiçek, kuş gibi tekvinî ayetler yazılmış.
– Deniz bir sayfadır; bu sayfada balık, mercan, sünger gibi tekvinî ayetler yazılmış.
– Gökyüzü bir sayfadır; bu sayfada Güneş, Ay, yıldızlar gibi tekvinî ayetler yazılmış.
– İnsan bir sayfadır; bu sayfada göz, kulak, dil gibi tekvinî ayetler yazılmış.
– Ağaç bir sayfadır; bu sayfada meyve, çiçek, yaprak gibi tekvinî ayetler yazılmış.
– Kâinat ise bütün bu sayfaları içine alan bir kitab-ı Samedanîdir.
Kâinata iman gözüyle bakıldığında kâinatın aldığı şeklin beşinci maddesini mütalaa ettik. Bir sonraki derste altıncı ve son maddeyi mütalaa edeceğiz.
Yazar: Sinan Yılmaz