22. Esmâ-i İlahiyenin gizli hazinelerinin keşşafı ve onların tarif edicisidir.
Altıncı Reşha’nın mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
وكشاف ve keşşafıdır مخفياتِ كنوز الاسماء الالهيّة esmâ-i İlahiyenin gizli hazinelerinin ومُعرّفها ve onların (esmâ-i İlahiyenin) tarif edicisidir.
Esmâ-i İlahiyenin gizli hazinelerinin keşşafı ve onların (esmâ-i İlahiyenin) tarif edicisidir.
İzah: Peygamberimiz (a.s.m.) zaman-ı fetrette yaşamıştı. Bulunduğu toplumda Rabbimizin sadece “Allah” ismi biliniyordu. Müşrikler Allah’ı kabul ediyor ve batıl mabutlarını Allah’a ortak koşuyordu. Böyle bir zamanda Efendimiz (a.s.m.) geldi ve Allah’ın isimlerini öyle bir şekilde keşfetti ki ne emsali vardır ne de numunesi.
Kim Cevşen’i okusa bu hükmü kabul eder. Allah’ın isimlerini böyle keşfetmek marifetullahın zirvesinde olan evliyaullaha dahi nasip olmamıştır.
Bu fakir kardeşiniz, evliyanın Allah’ı nasıl vasfettiğine dair çok araştırmalar yaptı. Evliyanın dua ve zikirlerini çok inceledi. Vallahi şunu gördü ki: Peygamberimiz (a.s.m.)’ın sadece Cevşen’le yaptığı keşfin yüzde birini evliyaullah yapamamış. Hâlbuki onların bir üstadı var ve zaman-ı fetrette yaşamamışlar. Buna rağmen Allah’ın isimlerine dair bu keşfi yapamamışlar.
— Peki, Hz. Muhammed (a.s.m.) bunu nasıl yaptı?
— Esmâ-i İlahiyeyi böyle nasıl keşfetti?
— O esmanın tecellilerini âlemde nasıl okudu?
— Ve 14 asır geçmesine rağmen kimse ona bu konuda niçin yetişemiyor, sadece taklit etmekle kemal buluyor?
Bütün bu soruların tek bir cevabı vardır: O bir peygamberdir, vahye mazhardır; Allah’ın öğretmesiyle bilir, emriyle de öğretir.
Bu dersten ödevimiz şu olsun: Cevşen’i açıp okuyalım. Cevşen’de geçen, saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye ve esmâ-i hüsnaya dair beyanları tefekkür edelim. Sonra da bir beşerin bunları kendi başına keşfedemeyeceğini düşünüp Efendimiz (a.s.m.)’ın nübüvvetine karşı “Âmennâ ve saddeknâ” diyelim.
Yazar: Sinan Yılmaz