a
Ana SayfaReşehat16. Ve insana bak! Âciz, fakir ve zelil olan hayvaniyetin çukurundan hilafetin zirvesine…

16. Ve insana bak! Âciz, fakir ve zelil olan hayvaniyetin çukurundan hilafetin zirvesine…

Beşinci Reşhanın mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

وانظر الى الانسان  ve insana bak!  كيف ترقى  terakki etti  من حضيض الحيوانية  hayvaniyetin çukurundan  العاجزة الفقيرة الذليلة  âciz, fakir ve zelil olan  الى أوج الخلافة  hilafetin zirvesine.

Ve insana bak! Âciz, fakir ve zelil olan hayvaniyetin çukurundan hilafetin zirvesine nasıl terakki etti?

— Neyle terakki etti?

بقوة ضعفه  zaafının kuvvetiyle  وقدرة عجزه  aczinin kudretiyle  وسوق فقره  fakrının sevkiyle  وشوق فاقته  yoksulluğunun şevkiyle  وشوكة عبوديته  ubudiyetinin kuvvetiyle  وشعلة قلبه  kalbinin şulesiyle  وحشمة ايمان عقله  ve aklının imanının haşmetiyle.

Zaafının kuvvetiyle, aczinin kudretiyle, fakrının sevkiyle, yoksulluğunun şevkiyle, ubudiyetinin kuvvetiyle, kalbinin şulesiyle ve aklının imanının haşmetiyle.

İzah: Kâinata küfür gözüyle bakıldığında insanlar hayvanlardan daha aşağı, daha zelil ve daha hakir bir vaziyette gözükmüştü. İman gözüyle bakıldığında ise hilafet ve hâkimiyetin zirvesine yükseldi.

Bu mana Kur’an-ı Hakîm’de şöyle geçiyor:

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً    

“Bir vakit Rabbin meleklere dedi ki: Şüphesiz ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” (Bakara 30)

Başka bir ayette de şöyle geçiyor:

هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلاَئِفَ فِي الْأَرْضِ

“O Allah ki sizi yeryüzünde halifeler yaptı.” (Fatır 39)

Bir kısım âlime göre, insanın halife olması, insanlar arasında Allah adına hükmetmesi sebebiyledir.

İbni Mesud’un görüşüne göre, Hazreti Âdem ve insan yeryüzüne hükmettiği için Allah’ın halifesi olmuştur. Şu ayet-i kerime bu manayı kuvvetlendirmektedir:

يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُم بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ

“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O hâlde insanlar arasında adaletle hükmet” (Sâd 26)

İmam Gazzâlî Hazretleri, insanın Allah tarafından üflenen bir ruh taşıması ve Allah’ın Hazreti Âdem’i kendi suretinde yaratması hasebiyle Allah ile insan arasında manevi mahiyette özel bir münasebetin bulunduğunu söyler ve insanın Allah’ın halifesi olmasını bu münasebete bağlar. Yine İmam Gazzâlî, Allah’ın Hazreti Âdem’e isimlerini öğretmiş olması sebebiyle, Hazreti Âdem’in Allah’ın halifesi olmaya hak kazandığını belirtir.

İnsan yeryüzünde Allah’ın halifesi olmuş ve bu halifelik ile hâkimiyetin zirvesine çıkmış; her varlık insana musahhar olmuş ve ona hizmet etmiş.

– İnsan filin sırtına binmiş.

– Zehirli bir böcek ona bal yapmış.

– Elsiz bir böcek ipeği dokumuş…

Her varlık insana hizmet etmiş, itaat etmiş ve bütün mahlukatın dizginleri insanın eline verilmiş.

— Peki, insan bu hilafete ve hâkimiyetin zirvesine neyle ulaşmış? Gücüyle mi, kuvvetiyle mi, zekâsıyla mı?

Üstadımız dedi ki: Zaafının kuvvetiyle, aczinin kudretiyle, fakrının sevkiyle, yoksulluğunun şevkiyle, ubudiyetinin kuvvetiyle, kalbinin şulesiyle ve aklının imanının haşmetiyle.

Üstadımız bu meseleyi Yirmi Üçüncü Söz’ün, İkinci Mebhasının, Dördüncü Nüktesinde izah etmiş. Başlangıcında diyor ki:

— İnsan, şu kâinat içinde pek nazik ve nazenin bir çocuğa benzer. Zaafında büyük bir kuvvet ve aczinde büyük bir kudret vardır. Çünkü o zaafın kuvvetiyle ve aczin kudretiyledir ki şu mevcudat ona musahhar olmuş. (23. Söz, 2. Mebhas, 4. Nükte)

Üstadımız bu meseleyi Yirmi Üçüncü Söz’de gerçekten emsalsiz beyan etmiş. Mütalaasını yaptığımız cümlelerin izahı olarak ilgili bölümü mutlaka okumalısınız.

ثم انظر  sonra bak  كيف صارت  nasıl oldu  أسبابُ سقوطه من العجز والفقر والعقل  sukutunun esbabı olan acz, fakr ve akıl  أسبابَ صعوده  yükselişinin esbabı  بسبب تنوُّرِها  aydınlanmasının sebebiyle  بنور هذا الشخص النوراني  bu nurani şahsın nuruyla.

Sonra bak! Sukutunun esbabı olan acz, fakr ve akıl; bu nurani şahsın nuruyla aydınlanmasının sebebiyle, nasıl yükselişinin esbabı oldu?

İzah: İnsanın âcizliği, fakirliği ve aklı insanın sukutuna sebep iken yükselmesine sebep olmuş. Nasıl ki tavuğun yavrusundaki zaaf, tavuğun rahmetini celbedip tavuğu köpeğe saldırtır. Aslanın yavrusu aczinin kuvvetiyle aslanı kendine musahhar eder; onu aç bırakıp kendisi tok olur. Aynen bunun gibi, insan da aczi ile kudret-i İlahiyeyi, fakrı ile rahmet-i İlahiyeyi ve ihtiyacı ile inayet-i İlahiyeyi celbeder.

Üstadımız Yirmi Üçüncü Söz’de şöyle diyor:

— Şu meşhud saltanat-ı insaniyet ve terakkiyât-ı beşeriye ve kemâlât-ı medeniyet, celb ile değil, galebe ile değil, cidal ile değil; belki ona, onun zaafı için teshir edilmiş, onun aczi için ona muavenet edilmiş, onun fakrı için ona ihsan edilmiş, onun cehli için ona ilham edilmiş, onun ihtiyacı için ona ikram edilmiş. Ve o saltanatın sebebi, kuvvet ve iktidar-ı ilmî değil, belki şefkat ve ra’fet-i Rabbâniye ve rahmet ve hikmet-i İlâhiyedir ki eşyayı ona teshir etmiştir. (23. Söz, 2. Mebhas, 4. Nükte)

Acz, fakr ve ihtiyaç üzerine konuştuk. Biraz da akıl üzerine konuşalım:

Akıl da sukutun sebebidir. Çünkü akıl geçmişin elemini ve geleceğin korkusunu zaman-ı hâzıra getirip toplar. İnsan için meş’um bir alet olur ve sahibini hayvandan daha aşağı bir derekeye düşürür.

Akıl hakikatte sebeb-i sukut bir alet iken, iman nazarıyla bakıldığında insanın hilafetine ve hâkimiyetine bir sebep olmuştur. Üstadımız bu meseleyi Altıncı Söz’ün Üçüncü Kârında izah etmiş. Bu bölümü de bu cümlenin izahı olarak mutlaka okumalısınız.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin